İnegöl'de Havaalanında Ceviz Kurutuyorlardı
İbrahim GÜVEN: Evet, bizimkiler de genelde İnegöl'den alırdı. Abimler giderlerdi, İnegöl'den kamyon kamyon getirirlerdi. İnegöl'de millet malı yaş satıyordu. Köyünden alıyorsun, askeri havaalanı var kullanılmayan. Oralara seriyor, cevizi orada kurutup, getiriyordu. Yoksa çuvallayıp buraya getirirsen küflenir. Çok mal geliyordu.
Semih ÇOR: Yani herkesin hemen hemen bir yöresi vardır. Bizimki doğu idi. Babamlar gider, doğunun değişik yerlerinden ceviz getirirlerdi.
Para Yok, Pul Yok
Zafer BAŞAR: Oralarda da Niksar için ceviz toplayan kişiler vardı. Mesela Bitlis'ten Maşallah Kazancı vardı. Nihat Teker, Tarık Tan vardı. Muzaffer Başboğa vardı. Bunlar şimdi cevizleri buraya getirirler. 300-500 ton cevizi Celal oğlu Mustafa'ya yıkmışlardır. Para yok, pul yok… Ceviz bitecek, hesaba oturacaklar. Buraya gelirler, lokantalarda her akşam çiğköfteler yapılır… Ondan sonra meyhanelerde içki içilir, otellerde kalınır. Bunlar hesabı görmüyorlar ki göreler… Efendim, randıman şöyle olduydu, randıman böyle olduydu… Artık muvazaalı şeyler başlanılırdı konuşulmaya… Bir ay, iki ay burada dururlardı. Çok dururlardı çok… Ondan sonra yine tatlılıkla senetler alınır verilirdi. Bu iş böyleydi.
Her şeyi Allah'tan Bekliyoruz
Ünal KAYNAR: Şimdi efendim eski büyüklerimiz "Niksar, cennetin ya altında ya da üstünde" derler. Niksar mikroklima iklim adasıdır, geçit bölgesidir. Gerçekten jeolojik yapısı çok mükemmel bir yer. Cevizin olmazsa olmazı burada, Cenab-ı Allah'ın taktiri ilahisi o kadar güzel cevizlerimiz olurdu ki; bağlarımızda, bahçelerimizde, yukarı yayla köylerinde, kağıt gibi kabukları olurdu. İklimler de değişti. Şimdi bir bakıyorsunuz 30 Mart'ta tekrar kırağı yağıyor, hava şartları değişiyor, kar yağıyor, dona çekiyor cevizlerimiz ölüyor. Bu arada toplu cevizcilikte müstahsilimizin de “Allah verirse olacak” demesi çok yanlış bir olay. Şimdi ne yapabiliriz. Kar yağmadan önce cevizlerin dibini açıp kar yağdıktan sonra etrafındaki karla beraber cevizlerin dibine bu karı doldursak üzerine saman atsak daha sonra toprak atsak, en az 20-25 gün cevizin uyanmasını engeller. Bu doğal bir dengedir. Bunları köylümüz yapmıyor. Şimdi ilçe tarımdaki arkadaşlarım bu konuda gayet başarılılar köylüyü bilinçlendiriyorlar ama bir de sormayanlar var hep bekleyenler. Her şeyi Allah verecek. Verirse olacak. Her şeyi Allah'tan bekliyoruz. Yok öyle bir şey.
Ceviz önceki seneki o yağan kırağıdan dolayı seçim arifesinde 29 veya 30 Mart'ta tamamen yandı. Ve o yanan cevizlerin çoğunun bakımı yapılmadı. Hatta bazı cevizleri kestiler. Madem kesiyorsun tak, tak, tak! macunla. Hiç olmazsa 3 kol bırak, hem ağacın gövdesini kapatsın hem yeniden beslensin, sürsün. Ben Halep'te gördüm. İki kol bırakmışlar. Ağaç gövdem gibi. Bir meyve vermiş salkım gibi dökmüş vallahi. Halbuki o sürgünleri yanar yanmaz kesseler ve macunlasalardı ceviz yine de ilk sürgününü verecekti. Ama bakım yapmadılar. Dolayısıyla ağaç kendini tamir edene kadar bir yıl geçti. Ağaçlar kurudu, o yanan dallar yanan sürgünler derken ceviz kendini toplayamadı. Geçen sene de ceviz zaten yüzde otuz, otuz beş ancaydı. Cevizin kendisi hasta, hasta iyileşmedi ki.
Turfanda Ceviz
Zafer BAŞAR: Rahmetli babam cevizi biraz değiştirdi. Önceleri ihracattan başka ceviz satmıyordu babam. Buraya Antakyalı, Antepli, Adanalı geliyordu. İstanbul'dan da Şişmanyanlar ve Labisyanlar gelirlerdi. Onlar komisyonculuk yapıyordu. Güneyden gelenler daha ziyade Irak'a mal gönderiyorlardı. Irak'a giden mallarda çuvala mızrakta soksan giderdi. Standarda uymazdı, ne göndersek alırlardı. Şişmanyanlar ve Labisyanlar, Avrupa'ya mal gönderirlerdi. Ceviz standardı esmer, yarma, ekstra olarak adlandırılırdı. Sonra lüks çıktı, tek tekler çıktı.
Babam ilk defa bir araba aldı. Ankara'ya ceviz götürdük. Ankara'da yemişçilere ceviz veriyorduk. Adamlara bir ikişer sandık bırakıyorduk. Pastanelere bırakıyorduk, baklavacılara veriyorduk, şu andaki meşhur Hacıbaba'ya dahi veriyorduk. İyi mal alanlar oluyordu, kötü mal alanlar oluyordu.
O zamanlar İskilip'te perakende çalışıyordu. Sonradan babam turfandayı icat etti. Ceviz 10. ayda çıkar. Bursa İnegöl'den gelen yaş cevizin araba tezgahlarında satıldığını gördük. Bizde turfanda yapalım dedik. O zaman herkes bu şekilde kafayı çalıştırsaymış keşke. Rahmetli Hamdi Korgan'la bir ayın içersinde evine buzdolabı aldık. Şimdi çok kolay, o zaman buzdolabı almak çok zordu. Tüfekçioğlu Halis Abilerin cevizi çoktu. Cevizi dökerlerdi gağal olan cevizi kurumadan alırdık, teneke hesabı alırdık. Para kesişi yoktu. Ceviz bir ay gibi kuruduktan sonra bir teneke ceviz tartılır parası pazardaki en yüksek fiyattan ödenirdi, herkes kazanmış olurdu. Biz kırarken kolaylık olurdu. Yaş olarak kırılan ceviz ambarlarda üst kısımlarda rüzgar alan bir yerlerde tel elekler üzerinde kurutulurdu. Ve bunlar turfanda olarak satılırdı. Çalışan kadınlara fazla yevmiye verilirdi. Bu cevizden isteyenlere satacağı süre dikkate alınarak fazla verilmezdi. Süre aşılırsa ceviz bozulur çil atardı. Başka türlü problemler yaşanır, malı geri atar, parasını vermezdi. Herkese bir haftada satacağı kadar ceviz verilirdi. Bu günle kıyaslarsak bugün en iyi ceviz 50 lira. O cevizin fiyatı 70 gibi olurdu, turfanda olduğu için. Dolayısıyla herkes kazançlı çıkardı. O zamanlar bu iş 12 aya yayılamıyordu, şimdi dışarıdan ceviz geldiği için 12 aya yayılabiliyor. Ticareti ticaretçi yapar, herkes bildiği işi yapması lazım.