Sivillere silah kullanma hakkı verdiği öne sürülen KHK maddesine 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de tepki göstermişti.Ülkeyi iç savaşa sürükleyeceği iddia edilen maddeyle ilgili Abdullah Gül, "696 sayılı KHK'nın yazımındaki hukuk diliyle bağdaşmayan muğlaklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı vericidir" demiş ve AK Parti'ye söz konusu maddeyi gözden geçirme çağrısı yapmıştı.
AKP ve MHP dışında herkesin ve her kesimin tepki gösterdiği 696 sayılı KHK'ya göre, "Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında" hareket eden kişilerin cezai sorumluluğu olmayacak. KHK'nın 121. maddesinde :
"Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/07/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır" ifadesi yer alıyor.
Abdullah Gül'ün de tepki gösterdiği "……devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişilerin cezai sorumluluğunun olmaması " kısmı.
Hukukta muğlaklık olmaz ! Doğru.Ama bu çıkışın ardında kişisel bir hesap var mı? Onu bilemem!
Bildiğim Cumhurbaşkanlığı süresince gayet uyumlu olup nelere sesini çıkarmayan Abdullah Gül bu çıkışınıda hesaplamadan yapmamıştır herhalde !
Hangi olayın , "……Devamı niteliğinde " olup olmadığına kim karar verecektir ?
Sivillerden bir grup durumdan vazife çıkarıp silah kullanırsa veya şiddete başvurursa ne olacak ?
Mesela muhalif bir grubun hükümete karşı bir yasal eylemini , "Hükümeti yıkmaya çalışan teröristler "! deyip birisi saldırsa ve sonuçta ölü ve yaralılar olursa ne olacak ?
Veya milis gibi davranan bu şahsa karşılık verilse eylemi yapan grup tarafından,işin içinden nasıl çıkılacak?
Bir kavga çıkmış gibi ama bana pek inandırıcı gelmiyor ?
Beraber bunca yol yürüyen,yağan yağmurda birlikte ıslanan,aynı dağın yeli olanların arasındaki kavgalar bana hep bir deyimin hikayesini hatırlatır ! Hele tartışmalarda bir de kayık gemişse !
İstanbul'daki kayıkçılar üzerinden kültürümüze katılmış hoş bir deyimdir Kayıkçı Kavgası :
Eskiden İstanbul'da Eminönü - Karaköy arasında yolcu taşıyan kayıkçılar, müşteri beklerken kendi aralarında kavgaya tutuşurmuş. Durup dururken çıkan kavgada sesler yükselir, kürekler havaya kalkar, sağa sola savrulurmuş. Kavga çıkınca etraflarında toplanan halktan bazılarının kafasına kürekler iner, ama kürekler ne hikmet ise kavga eden kürekçilerin hiçbirinin başına değmezmiş. Bu kavga daha sonra denizden karaya taşınmış ve yankesiciler, cami önünde kayıkçı kavgası benzeri düzmece kavgalar ile halkı çevrelerine toplayıp soymayı adet edinmiş.
Buraya kadar olanı, kıyıdaki tablo. Bir de denizde kapışmaları varmış kayıkçıların. Kayık denen meretlerin yapısı gereği suyun içinde her yanı ayrı oynar. Kavga etmek mümkün olmaz. Zamanının kayıkçıları da kendileri suya düşmemek için kavga ettiği kişiyi kuvvetlice iteleyemezlermiş. Kibar kibar birbirlerini dürter, gayet sinirli olmalarına rağmen komik bir görüntü ortaya koyarlarmış.
Kavga varmış gibi bir görüntü olurmuş ama sonuç hep sıfır olurmuş!
Bakalım göreceğiz !Kayıkçılardan biri mi kafasına kürek yiyecek ?
Yoksa seyreden milletin mi kafasına kürek indirilecek ?