Evrendeki yeri bir gözyaşı damlası kadar bile olmayan,minicik bir gezegende yaşananları ibret, acı, şaşkınlık ve utanç duygularımızla izliyoruz.
Dünyanın her köşesinde cadı kazanları kurulmuş, fokurdayıp duruyor. Kapalı kapılar ardında gizli hesapların döndüğü beş kıtada olup bitenlerin tümü dönüp dolaşıp ekonomik pazar paylaşımına dayanmaktadır.Kısaca; atlar tepişiyor, eşekler eziliyor..
Yaşlı dünyanın masum halkları birbirlerine düşman ediliyor, siyasal hasımlık ve etnik ayrılıklar yaratılıyor ekonominin dizginlerini elinde tutan üç beş küresel güç tarafından.
50 -100 sene sonrasının çıkar hesaplarını yapanlar tarafından ayrılıkçılık tohumları serpiliyor gelişmesini engelledikleri halkların üzerine. Çağdaş eğitim yerine, uygarlık ekseninden çok uzak, ezbere dayalı, gerici ve toplumları kültürsüzleştirerek cahilleştiren öğretim programları dayatılıyor.
Bizlerle, kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorlar, rezervleri günden güne azalan petrolden umudunu kesip su savaşlarına hazırlananlar.Duvarlar yükseldikçe silah satışları da artıyor.
Dünya insanlığının büyük çoğunluğu aç ve eğitimsiz, yoksul ve işsiz, sağlık sorunları yaşıyor ve sosyal güvenceden yoksun, kimin umurunda..
Ne acıdır ki; gezegenimiz işçisinin, memurunun, esnafının, köylüsünün ve emeklisinin geleceğini düşünmeyen savaş kışkırtıcılarıyla yönetilen ülkelerle dopdolu. İnsan onurunun ayaklar altına alındığı, üzerinde türlü oyunların oynandığı bireylerin koyun gibi güdülmeye çalışıldığı kirli bir sürecin tam ortasındayız.
Varlıklıların varlıklarına varlık katabilmeleri için bu kirli oyunlar silsilesinin sürmesi gerekir, sürüyor da.. Dünya nüfusu artıyor, doğal kaynaklar yetersiz kalıyor. Enerji alanında da benzer sıkıntılar yaşanıyor. Küresel ısınma tüm dünyada çeşitli iklim dengesizlikleri yaratıyor.
Sosyal olumsuzluklardan ve gereksinimlerden beslenen uluslararası ekonominin ağababaları kendilerine yeni pazarlar arıyorlar. Savaşlar yaratıyorlar. Dış güçlerin çirkin amaçlarına ulaşmasında ulusal siyasiler kullanılıyor. Büyük yalanlar söyleniyor ve gerçekleşmeyecek sözler veriliyor. Toplumlar ırk ve inançlarına, etnik kökenlerine ve yaşamdaki duruşlarına göre ayrıştırılıyor, ötekileştiriliyor.
Düşünmenin ve düşündüğünü söylemenin suç sayıldığı günler bir türlü sonlanmıyor. Gazeteler, faili meçhullerden, cinayetlerden ve şehitlerden söz edip duruyor. Uluslararası uyuşturucu ticareti (özellikle) yoksulluk ve karmaşa içerisindeki ülkeler üzerinden gerçekleştiriliyor.
Televizyon dizileriyle uyutulan,yoksul, kültürsüz, cahil ve yarını olmayan toplumlar yaratılıyor. Uluslararası sermayedarlar ve onlara hizmet eden tüm iç ve dış aktörler el birliğiyle dünyanın çivisini çıkartıyorlar..