Öğretmenlerin en mutlu oldukları anlardır ki eski, eskimeyen öğrencilerince hatırlanmak, onların sevgi dolu yüreklerinde yıllar yılı yaşamak. Öğretmen, bir kez daha anladım ki diğer gâmlıkta peygamber sevgisi gösteren, bunu küçücük fidanların kocaman sevgi dolu yüreklerine sonsuza dek anlatan… Ne mutlu size ki kılavuzu olduğumuz kalplerin ebedi aydınlatıcısı olarak tekrar aynı sevgi potasının devasa yüreğinde bugün de hemhal olmak…
2014 yılı, Nisan ayının son günleri. Gülhan-Fahrettin Dicle çiftinin ev telefonları çalar. Telefondaki bayan Gülhan Hanımla görüşmek istediğini söyler. Gülhan Hanım kendisi olduğunu söyleyince karşıdan bir çığlık sesi duyar. Gülhan Hanım emekli bir öğretmendir ve 35 yıl önce İstanbul Kartal Zekeriya Güçer İlkokulu'nda okuttuğu ve mezun ettiği bir öğrencisi, Meltem Kıroğlu Kaynakpınar'dır arayan. Uzun uğraşlar sonucu bulmuştur öğretmeninin telefonunu. Tabii konuşurlar, hasret giderirler ve eski günleri yad ederler. Meltem Hanım, öğretmeninin telefonunu bulduktan sonra boş durmamış sınıf arkadaşlarından bir kısmına da ulaşmış, görüşmüş ve öğretmenlerini İstanbul'a davet etmeyi kararlaştırmışlardır önceden. Gülhan ve Fahrettin Dicle çiftinin uçak biletleri de alınır ve 2014 yılı Mayıs ayında Anneler Günü İstanbul'da buluşurlar. 1980 yılında 11-12 yaşlarında mezun ettiği öğrencileri şimdi eşleri ve o yaşlardaki çocukları ile karşılarındadır. Büyük bir heyecan yaşayan Gülhan Öğretmen gözyaşlarını tutamaz, 35 yıl sonra İstanbul'da bir araya geldiği öğrencilerini tek tek kucaklayarak, yanaklarından öper.
Öğretmenlerine doyamayan öğrenciler, bu kez buluşma adresi olarak Ankara'yı belirlerler. Gülhan Öğretmen ve eşi Fahrettin Dicle ev sahipliği yapar öğrencilerine. Öğretmenleri ile Anıtkabir'i ve Ankara Kalesi'ni ziyaret eden öğrenciler, birlikte akşam yemeği yedikten sonra İstanbul'a geri dönerler. Gülhan Dicle'nin tüm gezi boyunca öğrencilerine “Haydi 5-F toplanın” diye seslenmesi öğrencileri arasında duygusal anlar yaşanmasına neden olur.
Öğretmenlerine yıllar sonra kavuşan öğrencilerden biri de Jülide Hilâl BOR'dur. Yıllar sonra öğretmenine ve arkadaşlarına kavuşmanın sevinci ve heyecanıyla kalemine sarılır ve duygularını kağıda döker.
“KALBİN KADAR TEMİZ VE BEYAZ SAYFADIR ÇOCUKLUĞUN
Yıl 1980, 11 yasında 50 civarı siyah önlüklü çocuk İlkokulu bitirmenin sevincini yaşıyordu. Öğretmenlerinden ve çok sevdikleri bazı arkadaşlarından ayrılmanın dışında, büyük üzüntüleri yoktu. Birbirleri hakkında çok şey bilmiyorlardı isimlerden başka. Merakta etmiyorlardı belki. Ne maddi durumları, ne alevilikleri, ne sünni oldukları kara önlük ardından görünmüyordu. Merakta etmiyorlardı zaten… Onlar daha hırs, nefret ve acıyı bilemeyecek kadar küçüktüler… Onlar sadece çocuktu ve bir daha bu kadar saf ve doğal olamayacak bir zamanda idiler…
Kimileri ortaokulda karşılaştı daha sonra, kimileri yolda… Bazen tanıdılar birbirlerini bazen fark etmediler bile. Siyah beyaz bir fotoğrafta tek tek adları yazıyordu vesikalıkların altında. Bazen bakıyorlardı belki ya da kaybolmuştu bir zaman sonra… Zamanla isimlerde unutulmaya başları anılarda. Hayat geçmişi düşünemeyecek kadar yoğun ve çetindi. Hepsinin aklında hiç unutamayacakları bir tek isim vardı. Öğretmen Gülhan Dicle… Onu hatırladıkları zaman dersleri dışında da onlarla rehberlik, annelik yapan, şefkati sesine yansıyan özel kadının resmi şekillendiriyordu anılarında… Kibar olun çocuklar, alışveriş yaptığınız bakkala bile teşekkür edin, bir şey isterken lütfen deyin ve yanlış yaptığınızda özür dileyin demişti bir keresinde. Şık giyinen, kibar, disiplinli ama bir o kadar da merhametliydi. O hiç unutamayacağımız ilkokul öğretmenimizdi…
Aradan yıllar geçerken hepimiz başka hayatlarda yoğrulup şekillendik. Doğrusu uzun yıllar çocukluğumu düşünecek fırsatım olmadı. Bundan 15 yıl kadar önce hem sınıf hem mahalle arkadaşım olan Meltem'le bulduk birbirimizi. Ara sıra telefonla görüşüyor hasret gideriyorduk, bazen çocukluk anılarımızı ve arkadaşlarımızı yad edip acaba nerede, nasıllar diye konuşuyorduk.
2014 yılında Meltem büyük bir azimle bazı arkadaşlara ulaşıp bir araya getirdi. Onlara katılamadım, sadece resimlere bakıp gülümsedim. Herhangi bir duygu yaşamadım o gün yaşayamadım, hissedemedim…
10 MAYIS 2015... Meltem ve kızımın ısrarları sonucu İstanbul'a geldim. Pazar sabahı güneşle uyandım, öğretmenimi görecek olmanın heyecanı vardı içimde. Oraya gittiğimde öyle şaşkın ve heyecanlıydım ki yıllarca okula birlikte yürüdüğüm ve adını unutmadığım arkadaşlarım arasında olan Ernail'i kapıda görmeme rağmen tanıyamadım. O gün anneler günüydü ve ben çocukluğumda annemin yerine koyup öyle sevdiğim kadına sarıldığım an gözümün önünde birçok anı canlandı, sanki yeniden çocuk oldum, hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim. Ama büyümüştüm, artık ağlamaktan utandım…
Kapıdan giren her arkadaşımda çocuklumuzun saflığını doğallığını gördüm. Her biri benim için çok önemli kişilerdi. Onlar benim hayatımın en masun, en çıkarsız en temiz yıllarıydı. Tıpkı eski hatıra defterlerine yazdığımız o temiz beyaz sayfalar gibi… Ben o gün yaşadığım duygunun adını bulamıyorum kelime dağarcığımda. Bu öyle özel bir durum ki, bu duyguları yaşadığımız için çok şanslıyız ve tabi ki, Meltem'e minnettarız bu eşsiz duyguyu yaşamamıza vesile olduğu için…
Hayatın karmaşası içinde hepimiz başka çevrelerde, başka alışkanlıklar, başka duygular içinde yaşıyoruz. Ama bundan sonra senede bir gün yine çocuk olup günümüz telaşlarını bir yana koyup birkaç saatte olsa geçmişe döneceğiz. Ne giyersek giyelim gönül gözüyle bir birimizi kara önlükle göreceğiz. Bizi bir araya getiren bu günün yaşantısı değil sosyal statümüz ya da ideolojilerimiz değil. Biz sadece siyah önlük giysek de içi bembeyaz saflıkta çocuklumuzda küçük bir ziyaret yapan sıra arkadaşlarıyız. Her ne yaşarsak yaşayalım çocuklumuz masum ve tertemiz duruyor geçmişte. Şimdi her yıl bir defa bu yolculuğa çıkıp yalan, fesat, öfke, kin gibi kötü duyguları tanımayan o siyah önlüklü çocukları ziyaret edeceğiz.
Bundan sonra Gülhan öğretmenimiz ve Fahrettin babamızı hayatımızın en vazgeçilmezleri arasında koyup onların evlatları olabilmenin onurunu yaşayacağız. Onları görmek ve muhterem ellerini öpmek bizim gururumuz sevincimiz olacak. Bu sevgi ve saygıyı çocuklarımıza anlatacak ve onlara da böyle özel sevgiler olduğunu öğreteceğiz. Benim siyah beyaz resimlerdeki, güzel yürekli çocukluk arkadaşlarım…”
NOT: 24 Kasım Öğretmenler günü dolayısıyla tüm öğretmenlerimizin bu anlamlı ve özel günü kutluyor, sağlık huzur ve mutluluklar diliyorum.