Tokat'tan İlk Kayıtlar:
Vilayetlerce yapılan programlara göre Pamukpınar bölgesine bağlı Tokat ve Erzincan 'da maarif müdürlüğü ve gezici başöğretmenlerce çalışmalar devam etmektedir. Köy köy dolaşıp enstitüye 26 kız ve 63 erkek öğrenci bulan Tokat Maarif Müdürüne bizzat Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından tebrik gönderilmiştir. Tokat Artova Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından gönderilen 1946 tarihli yazıda ise ilçemiz köylerinde yakın zamanlarda ilkokulu bitirmiş köylü çocukları bulunmadığından geçen yıl başvurup sınavda başarılı olmayan öğrencilerin tekrar gönderildiklerini mümkünse bunların kabulünü istemişlerdir.
Yazımızın bu bölümünde enstitüye ve burada okuyan bazı öğrencilerin tanıtımına, hatıralarına yer verelim:
Okulun İlk Yılında Uyum Sağlamada Sıkıntı Çeken Tokatlı Öğrenciler:
Eğitim başı Osman Yalçın karşılaştığı bir kaçma olayına şahit olur:
Enstitüye ilk geldiğim günlerdi Bir sabah yine yatakhaneler denetlemeye hazırlanırken uzakta karların üzerinde koşan Yıldızeli'ne doğru seğirten çocuklar gördüm. Ne oldu demeye kalmadı bir ses yükseldi:
-Öğretmenim Tokatlı çocuklar kaçıyor.
Okulun atlı kızağı oradaydı Arabacı Ruşen Çavuş'a arkalarından yetişip okula getirmelerini söyledim. Arabacı atlarını kırbaçladı. Bizler de onları arkalarından izlemeye başladık. Çocuklar koşuyor, karların üzerinde yuvarlanıyorlardı. Gözden kayboldular ama kızak onlara yetişince durdular. Daha ileri gidemeyince tek tek kızağa bindiler.
Çavuş onları getirdi. Kızak odamın önünde durdu. Çocukları içeri aldım. Elleri yüzleri soğuktan mosmordu. Ayrıca korku içindeydiler. Şimdi Eğitim başı onlara ne yapacaktı. Hepsini sandalyelere oturttum. Çeneleri hala takırdıyordu ama ağlamıyorlar korkulu gözlere beni izliyorlardı. Elleri ovuşturmalarını sobaya çok yaklaşmamalarını, ayakkabılarını çıkarmalarını söyledim. Beş kişi ve Tokatlı idiler. Tokat buraya göre ılıman bir bölgeydi. Soğuk onları yıldırmış kaçıyorlardı. Bu yüzden kaçmaya karar vermişlerdi. İçlerinden Basri ayakkabısını çıkaramamıştı. Postallarının bağını çözmek istedim. Ellerimi geri iterek:
-Öğretmenim size postallarımı çözdürmem. Dedi. Neden evladım soruma:
-Siz benim büyüğümsünüz. Varsın ayaklarım donsun ama bağcıkları size çözdürmem. Dinlemedim postalların bağcığını çözüp çıkardım. O zaman gözleri doldu. Bunlar sevgi gözyaşlarıydı.
- Artık buralıyım bir daha kaçmam öğretmenim. Dedi.
Mehmet Akın'ın Hatıralarından Kısa Kesitler:
Halen Tokat'ta yaşayan 1943 girişli Mehmet Akın 2014 Nisan ayında Köy Enstitüleri konusunda gazeteci Mehmet Tapar ile görüşme yapmıştır. Akın görüşmede Pamukpınar K.E.nin Tokat'taki üzüm bağlarında görevli oldukları dönemdeki ve enstitüdeki kız arkadaşlarıyla ilişkilerine değinir. Mehmet Tapar Tokat Gazetesindeki köşesinde konuyu şöyle aktarır:
Bağ hasadı için bir öğretmenin başkanlığında dört kız dört erkek öğrenci görevlendirilir. Bu süre boyunca sekiz arkadaşın bacı kardeş olarak yaşadıklarını, hiçbir yanlışlığını yapılmadığını anlatıyor.
Okuldaki yaşayışlarında aynen böyle olduğunu söylüyor. İdare ve öğretmenlerin kendi çocukları gibi bu çocuklara sahip çıktığını vurguluyor.
Akın'ın Pamukpınar'daki İlk ve Son Şiiri Sercan Uysal'la olan Görüşmeden:
“Beni gene bir sürpriz bekliyordu. Öğrenciliğinde Aki olan soyadını Akın olarak değiştiren Mehmet öğretmenim babamın sınıf arkadaşı çıktı. Görüşmemizden ve çalışmamdan çok memnun olan Akın, öğrencilik ve üzüm bağı anılarından, öğretmenlerinden konuştuk.
“Pamukpınar K.E.'ne öğrenci alacak kişiler köyümüze geldiler. Yoksul köylü çocuklarıydık. Beşinci sınıfı bitiren kardeşim Mustafa Akın ile 1943 Mart ayında enstitü öğrencisi olduk. Ben enstitüye gittiğimde iki bina vardı. Bütün inşaatları öğrenciler yaptı. Ben oradan ayrıldığımda 35 kapı numarasını takmıştık. Okulun tarım yapılan arazisinde her türlü tarım ürününü üretiyorduk.
Enstitüde genel bilgilerin dışında; bir yıl hayli zengin olan kütüphanemizi, bir yıl da arkadaşımla birlikte kooperatifi yönettim.
1948 yılında son sınıflar olarak okul idaresine sürpriz yapmak amacıyla “Tarih Utandı “ piyesini oynamaya karar vermiştik. Çalışmalarda sorun yaşadığım için oyundan ayrıldım. Benzer sorunlar yaşadığımız dönemler oldu. Türkçe Öğretmeni Süleyman Bumin'le hem öğrenciliğimde hem de öğretmenlik dönemlerimde ufak tefek sorunlar yaşadım.”
Akın, resim yeteneği olan bir arkadaşıyla özene bezene bir duvar gazetesi hazırlar. O, yazıları, arkadaşı da resimleri düzenler. Hevesle hazırladıkları gazeteyi sınıfa asar. Bir iş için gittiği Yıldızeli'nden dönüşünde arkadaşları gazetenin Türkçe Öğretmeni tarafından indirilip çöpe atıldığını öğrenir. Bu onun ilk ve son şiiridir. Ayrıca disipline verilir, öğrenciliği boyunca yazı yazması yasaklanır.
Niyazi Ünsal'ın Hatıralarında Malkayası Bağlarında Pamukpınar Öğrencileri: 1944 girişli Niyazi Ünsal yaz aylarında iki yıl çalıştığı üzüm bağındaki faaliyetlere anılarında değinir: “Pamukpınar 'ın Tokat yakınlarında yirmi dönüme yakın üzüm bağı bulunmaktadır.1946-47 yılı yaz aylarında bağda arkadaşlarla nöbetleşe iki yıl görev yaptık. Üzüm bağında pekmez, sirke, üzüm suyu yaparak okulun ihtiyaçlarına katkıda bulunduk “ der.
Tokat'tan Pamukpınar'a Bir Gelin Alma… Tokat seli
Tokat'ta 1950'li yıllara kadar büyük sel felaketleri yaşanmıştır. Pamukpınar'ın çatı usta öğreticisi Zeki Başkır'ın düğününe giden Pamukpınarlı öğretmenler dönüş yolunda sel felaketi yaşarlar.
Düğüne katılan Müdür Yardımcısı Lütfü Dündar'ın anılarından:
“ 19 Haziran'da öğleden sonra yağan çok şiddetli yağmurun ardından saat 19.00'da başlayan büyük bir selle birlikte Tokat bir felakete uğradı. Sel bütün şehrin cadde ve sokaklarını kaplayarak bazı binaları alıp götürmüş, ekili binlerce dönüm araziyi basmış, can ve mal kaybına sebep olmuştu.
19 Haziran 1949 'da nişanlı olduğu Tokat'ta evlenen Marangoz öğretmeni Zeki Bakır için enstitünün Malkayası'ndaki uygulama bağında piknik yapılacağı, öğleden sonrada düğün merasimi ile gelin alma yapılacağını okul idaresinin çıkardığı imza sirküleri ile duyurur.
O sabah okulun Volvo kamyonunun üzerine branda çekilmiş arkasız banklar, tabureler yerleştirilmiş olarak hazırdı. Önünde gidecekler bekliyorlardı. Kumanyası hazırlanmış, piknik kıyafetleri ile okul müdürü bindi. Eğitim şefi, tarım şefi okul doktoru. Müdür yardımcısı ve öğretmenler ile eşleri yakınları yaklaşık kırk kişilik bir kafilede herkes arabaya bindi. Enstitüden saat sekizde hareket ettik Okulun 7-8 km uzağındaki Çamlıbel tepesinde Atatürk çeşmesinde indik. Hatıra fotoğrafı çektirip yola devam ettik…
Düğün sahipleri geniş bir bahçede bizi karşıladı. Gereken ikramları yedik. Düğün gereği çalgıcılar diyar havaları ile bizi karşıladılar. Düğüne gelirken hava kopmaya, bulutlanmaya başlamıştı. Düğün evine geldiğimizde gürül gürül şimşek çakıyordu. Çok geçmedi ki iri iri yağmur taneleri düşmeye başladı o sırada.
Her geçen dakika yağmurun şiddetini artırması üzerine müdür beyin eşi ve diğer hanımlarla birlikte gelin ve damadı alarak gelin arabası ve kamyona binen Pamukpınarlılar güçlükle hareket ederler. Yağmur altında Tokat'tan çıkmaya çalışırken gelin arabasının arıza yapması üzerine gelin ve yanındakiler kamyona alınarak yola devam etmeye karar verirler. Gelin ve damat kamyonun şoför mahalline sıkışırlar. Tekrar yola koyulan ekip Tokat'ı çıkmak üzere iken karşı taraftan gelen vatandaşlar.
-Sel geliyor gitmeyin uyarısı yapmaya başlarlar. Son derce tehlikeli ortamı Dündar şu ifadelerle aktarır:
O zaman Tokat çıkışından itibaren Tokat-Sivas şosesini takip ediyorduk. İkazları duyan bizler yola devam etmeyelim dedik. Fakat okul müdürü dönemin müdürü Sami Avlaç şoföre devam etmesi için emir veriyor, durmamasını geri dönmeyip yola devam etmesini emretti. Yağmur yağarak kamyonumuz yola devam ediyordu. Yolumuzun sol tarafında çay, sağ tarafında tarlalar uzanıyor arabamızın üzeri kapalı olduğu için sağımız solumuzu önümüzü göremiyor anacak arkası açık gördüklerimizi oradan izleyebiliyorduk. Tokat'tan 3-4 km ancak uzaklaşabilmiştik ki arabamız patinaj yapmaya başladı ve bu arada hafif bir lastik kokusu duyduk Arabanın yavaşlamasını fırsat bilenler arkadan birer birer atlamaya ve arkadan itmeğe başladılar. Arabada durdu. Müdür kokuyu duyunca aracın balataları yandı, düşüncesi ile yola devam etmekten vazgeçti.
Kafile en sonunda kamyonu sel götürmesin diye halatlarla büyük bir kavak ağacına bağlar. Ancak sel sularıyla gelen kütükler kamyonu da tehlikeye sokunca Okul müdürünün sesi duyulur: “eşini seven oraya, vatanını, devletini seven buraya” erkekler kamyonun yanına koşarlar. Nihayet yağmur azalır, kamyon sürüklenmeden kurtulur. Kendileri de büyük sıkıntı yaşayan Geyras köyünde iki büyük evde ağırlanırlar. Ertesi günü kahvaltıdan sonra kafileden bir kısmı kılavuz eşliğinde Tokat'a giderler. Kalanlarla tekrar yola çıkılır. İletişim olmadığı için Pamukpınar'da kalanlar sele kapıldıkları haberleriyle endişelenirler. Haberin yanlış olduğunu öğrenince de bütün okul öğretmen ve öğrencisiyle muazzam bir karşılama yaparlar.”