"Düzgün mısmıldır, başörtüsü bürük…" NECATİ HOCA 30 KITALIK "DİYORLAR BİZDE"Yİ ANLATTI
Mustafa Necati Güneş Hoca “Diyorlar Bizde”yi gazetemize anlattı.
Yaşadığımız çağda gün geçtikçe eskiye özlem, nostaljik öğleler içeren figürler popüler kültüre rağmen halen ilgi duyuyor.
Her memleketin ‘Diyorlar Bizde’ başlığında yazılan yerel dilini anlatan şiirlerden Tokat adına en çok bilinen ve meşhuru şüphesiz Niksarlı M. Necati Güneş öğretmenin 30 kıtalık şiiridir.
Kendisini ben şair değil, araştırmacı tarihçiyim şeklinde ifade etse de Tokatlılar arasında adeta destanlaşan “Diyorlar Bizde” yi yazarı Necati Güneş’e sorduk.
Kendisinin aslında bir tarih öğretmeni olduğu söyleyen Mustafa Necati Güneş; “Tarih öğretmeniyim. Niksarlıyım. 1990’dan günümüze Niksar MTAL (Endüstri Meslek Lisesi)de görev yapıyorum. Aynı zamanda Niksar Endüstri Meslek Lisesi Torna tesviye bölümü 1979 mezunuyum. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde tarih okudum, tarih öğretmeni oldum. İlk görev yerim Sarıkamış Kız Meslek Lisesi. 1986-1990 yılları arasında Sarıkamış’ta görev yaptım. Orada doğu görevini tamamlayınca Niksar Endüstri Meslek Lisesine şimdi ki yeni adıyla Niksar Mesleki Teknik Anadolu Lisesine tayinim çıktı ve 1990’dan bu tarafa burada görev yapıyorum. Tabii diğer okullarda da derslere girdim. Ama ben öğretmenliğin yanında biraz da araştırmacılık yapıyorum. Niksar tarihi üzerine çalışmalar yapıyorum” dedi.
Ben şair değilim.
“Benim bir şiirim var sadece “Diyorlar Bizde”, başka şiirim yok. Yani bazıları bana şair falan diyor. Ben şair değilim, herkes şair olamaz. Şairlik özel yetenek ister O bende yok. Benim yazdığım bir derleme, otantik bir şiir. O da Sarıkamış’tan gelen bir şey. Orada görev yaparken, eski köy enstitüsü mezunu öğretmenler ile sohbet ederdik çay ocağında. Bir defasında otururken, o yöreye ait yani Kars’a ait kelimelerden konuşmaya başladılar. Şuna şu diyorlar, buna bu diyorlar falan, o arada bir tanesi de öbür tarafta o konuşulan kelimelerden dörtlük oluşturdu “Diyorlar Bizde” formatında. O kadar hoşuma gitti ki… Ya dedim, onların böyle kelimeleri varsa bizim de var, Niksar’ın da var, Tokat’ın da var. Ben Niksar’a gelince önce kelimeleri toparlamaya başladım, daha sonra da 1990 yılında bu şiir ortaya çıktı. Yani ben orada Sarıkamış’tan esinlendim, oradakilerden ilham aldım “Diyorlar Bizde” şiirini yazarken. Tamamen Öz Türkçe yöresel kelimelerden oluşan bu şiir önce 10 kıtaydı, daha sonra bu önce 20 kıta oldu ve en son 30 kıtaya çıktı ve tamamladım.
Şiir şöyle başlıyor;
Düzgün mısmıldır, başörtüsü bürük
Lahana kelem, dağ armudu çördük
İştaha, mada, azıcığa eccük
Alkışa da çepik, diyorlar bizde.
Diye bu devam ediyor.”
Bir şiirden, bir kitaba geçiş yaptık.
“O şiiri yazdıktan sonra tabi ki kelime derlemeye devam ettik ve zaman içinde o kelimeler çoğaldı. Bu arada Niksar’daki şiir programlarına katılan şair Ulviye Savtur, Ankara’da “Mürekkep” isimli bir dergi çıkarıyordu. Her sayıda bir ili işliyordu. Benden Tokat’ı tanıtan bir yazı istemişti. Ve o yazıyı hazırladıktan sonra tabi bu şiiri de bildiği için ve kelimelerinde çoğaldığını öğrenince, ya dedi bir sözlük yapalım, kitap haline getirelim, onu dergiyle beraber dağıtalım, olur mu dedi. Olur dedim ben de. Bu kitabın ortaya çıkmasında Ulviye Hanımın çok büyük emeği vardır. Daha sonra Süleyman Altun kardeşimizin kapak tasarımı ve dizgi konularında yardımcı olmasıyla “Tokat Yöresel Kelimeler Sözlüğü” isimli eser, böyle bir kitap ortaya çıktı. Daha sonra bu kelimeler giderek çoğaldı ve şu anda umarım bunun ikinci baskısını yaptığımızda hakikaten geniş kapsamlı olacak. Çok geniş bir kitap olacak ve Tokat’ın tüm bölgelerini içeren kelimelerden oluşacağı için Tokat kültürüne bir hizmet olmuş olacak. Öyle söyleyelim. Yani bir şiirden bir kitaba geçiş yaptık, kitap ortaya çıktı ve şimdi daha da kapsamlı hale gelecek. Bu “Diyorlar Bizde”nin hikayesi bu şekilde.”
Yöresel kelimeler Türkçe’mizin zenginliğinin göstergesi.
“Tabi bu yöresel dil bir milleti ayakta tutan temel unsurdur. Yani dilini kaybeden millet özelliğini de kaybeder. Bizi geçmişe bağlar. Günümüzde tabi ki İstanbul Türkçesi konuşuluyor ama her yörenin kendine has kelimeleri var. O da bizim Türkçe’mizin zenginliğini oluşturuyor. Bu da bizim Tokat’ın zenginliği diyelim. Bu yöresel kelimeleri o şekilde ifade ediyoruz.
Örneğin, kitabın kapağına da şöyle bir şey yazmıştık, mutfakta gelinle kaynana arasında geçen bir konuşma. Şimdi kaynana yemek yapacaktır. Gelinde yeni gelmiştir. Gelinine seslenir. “Kız gelin der. Badalın altında ki ilistirin içinde bıldırdan kalan çiğit var. O çiğidi, terekteki erişteyi, bir de arustahtaki gahı al da gel. Hadi çötelenme elfetun ol biraz.” Tabi gelin bir anda şaşırır, bu ne diyor der. Bu tamamen bizim Niksar’a, Tokat’a ait kelimelerden oluşan bir ifade. Burada ne diyor? “Badalın altında ki ilistirin içinde bıldırdan kalan çiğit var. Yani merdivenin altındaki kevgirin içinde geçen yıldan kalan kuru fasulye var. İşte o kuru fasulyeyi, mutfaktaki raftan ev makarnasını bir de çatı aralığındaki kompostoyu al da gel. Hadi oyalanma çabuk ol biraz” diyor. Böyle bir ifadeyle koyduk ya bu da bizim mutfak kültüründen.”
Bir şiirden, bir kitaba geçiş yaptık.
“O şiiri yazdıktan sonra tabi ki kelime derlemeye devam ettik ve zaman içinde o kelimeler çoğaldı. Bu arada Niksar’daki şiir programlarına katılan şair Ulviye Savtur, Ankara’da “Mürekkep” isimli bir dergi çıkarıyordu. Her sayıda bir ili işliyordu. Benden Tokat’ı tanıtan bir yazı istemişti. Ve o yazıyı hazırladıktan sonra tabi bu şiiri de bildiği için ve kelimelerinde çoğaldığını öğrenince, ya dedi bir sözlük yapalım, kitap haline getirelim, onu dergiyle beraber dağıtalım, olur mu dedi. Olur dedim ben de. Bu kitabın ortaya çıkmasında Ulviye Hanımın çok büyük emeği vardır. Daha sonra Süleyman Altun kardeşimizin kapak tasarımı ve dizgi konularında yardımcı olmasıyla “Tokat Yöresel Kelimeler Sözlüğü” isimli eser, böyle bir kitap ortaya çıktı. Daha sonra bu kelimeler giderek çoğaldı ve şu anda umarım bunun ikinci baskısını yaptığımızda hakikaten geniş kapsamlı olacak. Çok geniş bir kitap olacak ve Tokat’ın tüm bölgelerini içeren kelimelerden oluşacağı için Tokat kültürüne bir hizmet olmuş olacak. Öyle söyleyelim. Yani bir şiirden bir kitaba geçiş yaptık, kitap ortaya çıktı ve şimdi daha da kapsamlı hale gelecek. Bu “Diyorlar Bizde”nin hikayesi bu şekilde.”
Yöresel kelimeler Türkçe’mizin zenginliğinin göstergesi.
“Tabi bu yöresel dil bir milleti ayakta tutan temel unsurdur. Yani dilini kaybeden millet özelliğini de kaybeder. Bizi geçmişe bağlar. Günümüzde tabi ki İstanbul Türkçesi konuşuluyor ama her yörenin kendine has kelimeleri var. O da bizim Türkçe’mizin zenginliğini oluşturuyor. Bu da bizim Tokat’ın zenginliği diyelim. Bu yöresel kelimeleri o şekilde ifade ediyoruz.
Örneğin, kitabın kapağına da şöyle bir şey yazmıştık, mutfakta gelinle kaynana arasında geçen bir konuşma. Şimdi kaynana yemek yapacaktır. Gelinde yeni gelmiştir. Gelinine seslenir. “Kız gelin der. Badalın altında ki ilistirin içinde bıldırdan kalan çiğit var. O çiğidi, terekteki erişteyi, bir de arustahtaki gahı al da gel. Hadi çötelenme elfetun ol biraz.” Tabi gelin bir anda şaşırır, bu ne diyor der. Bu tamamen bizim Niksar’a, Tokat’a ait kelimelerden oluşan bir ifade. Burada ne diyor? “Badalın altında ki ilistirin içinde bıldırdan kalan çiğit var. Yani merdivenin altındaki kevgirin içinde geçen yıldan kalan kuru fasulye var. İşte o kuru fasulyeyi, mutfaktaki raftan ev makarnasını bir de çatı aralığındaki kompostoyu al da gel. Hadi oyalanma çabuk ol biraz” diyor. Böyle bir ifadeyle koyduk ya bu da bizim mutfak kültüründen.”
DİYORLAR BİZDE 1Düzgün mısmıldır, başörtüsü bürük,Lahana kelem, dağ armudu çördük.İştaha mada, azıcığa eccük, Alkışa da çepik diyorlar bizde. Merdiven badaldır, sebze de zavzu,İğneye biz derler, dibeğe sohu.Sitil kovadır, ceket ise saku, Sedire de mahat diyorlar bizde. Behni yem yeridir, arazi yazu,Göcek köşedir, yumruk ise muşmu.Balçığa lığırt, ev duvarına çamdu,Civcive de cücük diyorlar bizde. Banyo yapmak yunmak, bol ise foltah,Hindi culuhtur, sac ekmeği cızlah.Patetese gostil, sahiye essah,Kızılcığa zoğal diyorlar bizde. Takunya nalindir, çok fazla zebil, İçi boş küfüktür, katmerse hetil.Şubata gücük, yorgana da mitil,Belkiye ellağam diyorlar bizde. Biber issottur, sırık ise herek,Elbise urbadır, kilitse firek.Fasulye çiğit, raf ise terek,Muşmulaya töngel diyorlar bizde. Salon hayattır, sürekliyse fasa,Keh uçurumdur, sığ yer ise yoha.Aşgana mutfak, işteyse deydaha,Çınara kavlağan diyorlar bizde. Ağleş dur demek, yazma ise çember,Ahacuk iştedir, bakır kap lenger.Yufkaya işkefe, salçaya pelver,Mandaya da kömüş diyorlar bizde. Azıcık bidıhım, tatsızsa sarsuh,Boduç su kabıdır, ayran da gatıh.İşkembeye mimbar, çiviye de mıh,Bileziğe golbağı diyorlar bizde. Şip çabuk demek, rezil de ilezir,Foruz horozdur, kevgir de ilistir. Kaynağa göze, peçeteye peşkir,Geçen yıla bıldır diyorlar bizde. 2 Keçi eliktir, kedi yavrusu enük,Piliç feriktir, böcek ise böcük.Fareye sıçan, eşşeğe de kölük,Kaplumbağaya tosbağa diyorlar bizde. Kızılcık kirendir, sincap ise câlit,Pancar pazudur, meşe ise pelit.Cevize koz, yemek suyuna tirit,Karpuza da bostan diyorlar bizde. Kısa yol kesedir, köşe de çene,Üzüm dalı tevek, tane de dene.Salatalık hıyar, yineye gene,Kahveye de gayfe diyorlar bizde. Orak galuçtur, un kabı da tirki,Mandal kıskaçtır, kova ise helki.Ayrana ağartu, ekşiye eşgi,Kompostoya hoşaf diyorlar bizde. Deriye gön, virane yere peğ,Yabaya dirgen, büyük sepete heğ.Sırığa taya, lavaboya cağ,Yağ kabına şapşal diyorlar bizde. Sopa kötektir, hafif ise yeğnik,Çit fıraktudur, kümes ise pinnik.Köşeye göcek, sıraya ise keşik,Kilime de cecim diyorlar bizde. Kürek güdeldir, zehir ise ağu,Sert yitidir, damat ise güyoğu.Sıkıya kip, büyük fareye geloğu,Çapaya da meğel diyorlar bizde. Ham karpuz şalak, ibrik ise ırbıh,Yatak döşşek, küçük bakraçsa cındıh.Şala atgu, küçük sepete gıdıh,Çamaşıra esvap diyorlar bizde. Ezgi gaydadır, saklanbaç sinnenbit,Patırtı velvele, çekirdek çiğit.Tepsiye sini, araca vesayit,Makarnaya erüşte diyorlar bizde. Tekme tepiktir, tırmıksa gelberi,Cımbız mangaştır, elbise enteri.Nisana abrul, ocağa zemheri,Aralığa garagış diyorlar bizde. 3Hala emedir, amca ise emmi,Teyze ezedir, yenge de eci.Dedeye ede, büyükanneye ibi,Deliye efsane diyorlar bizde. Saygın sıylıdır, abla ise abu,Asi bayraklıdır, edepsiz atlu.Düzenbaz ığruplu, cadıya cazu,Huysuza sıracalu diyorlar bizde. Çevik ellek, aceleci hetelek,Çekingen tırsık, tezcanlı sepelek.Açıkgöz tülek, elçabuk şipelek,Oynağa fingirdek diyorlar bizde. Gidelim gidek, gelelimse gelek,Binelim binek, inelimse inek.Besleme beslek, talih ise özlek,Sinsiye simelek diyorlar bizde. Boğaz ümük, sütkardeş emüşük,Ukala gercük, cin çarpmış esürük.Kısa boylu güdük, mahcup memesük,Pisboğaza sümsük diyorlar bizde. Sararmış sarak, yakışıklı dıvrak,İki yüzlü allak, tembele dorlak.Sırnaşığa yaltak, şamara şaplak,Küpeye kulakcak diyorlar bizde. Sıska ülüngür, uzun boylu zıpır,Alıngan fırtık, yoksul ise cıbır.Çalışkan gacemer, cimriyse mıhır,Mızmıza mıymıntı diyorlar bizde. Dilsiz ahrazdır, kavgacı cadaloz,İnatçı gatuğaz, hırsız çaparoz.Temiz tirentez, ukala zırtaboz,Riyakara yalloz diyorlar bizde. Aç gözlü hızan, tıknefes soluğan,Yabani hozan, saf ise kanağan.Azgın kişi zıran, tembel yatağan,Konuşkana söyleğen diyorlar bizde. Necati söyler, kuruntu işgil,İnatçı sırsıldır, huysuz da çitil.Uyuşuk hımbıldır, kurnaz da simbil,Çok bilmişe çepil diyorlar bizde. M. Necati GÜNEŞ
Zeynep Nur KAYMAK - Niksar Danişmend (Özel Haber)
Sayın Hocam emeğinize sağlık.