NİKSAR'DA KELKİT'İN YANINDA SUSUZLUK ÇEKEN KÖYLÜLERİN FERYADINI KİM DUYACAK?
Niksar’da tarlalarını sulayacak su bulamadıklarını öne süren çiftçiler duruma tepki gösterdi. Niksar ovasının batısında, Kelkit Irmağının yanında, Tarihi Talazan Köprüsü’nün yer aldığı bereketli verimli toprakları ve çalışkan insanlarıyla bilinen Buzköy’ünde son günlerde özellikle tarımla uğraşan çiftçilerin yüzü gülmüyor.
Türkiye’de artan girdi maliyetleri, her türlü zorluklara karşın Niksar’da tarımsal faaliyetlerin en yüksek oranda yapıldığı sayılı köylerden olan Buzköylüler arazilerinin sulanamaması karşısında çaresiz ve tepkililer.
Niksar’a bağlı Buzköyünde yaşayan çiftçiler, sulama kanallarına suyun verilmemesi nedeniyle binlerce dönüm tarım arazisinin kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirterek tehlikeye dikkat çektiler.
Sulama kanalında yeterli suyun olmadığını ve yaklaşık 15 gündür arazilerini sulayamadıklarını söyleyen köylüler, ürünlerimiz tarlada susuzluktan yandı, zarardayız, seneye artık kendi evimizde yiyeceğimiz kadar ekeriz, bu şekilde daha fazla dayanamaz şeklinde sitemlerini dile getirdiler.
Yüzlerce dönüm tarım arazisi ve çalışkanlıkları ile bilinen Buzköyü çiftçileri bu günlerde su sıkıntısı ile baş başa kaldılar. Tarım arazilerini sulayamadıkları için zor durumda olduklarını kaydeden çiftçiler sorunun biran önce çözülmesini istiyorlar.
Muhtar Derdimize Çare Arıyoruz, Sadece Hakkımız Olan Suyu İstiyoruz. Köyümüz, Çiftçimiz Tükendi.
Durumun içler acısı olduğunu söyleyen Buzköyü Muhtarı Mehmet Özmet; “Daha önceden Sulama Birlikleri özelleştiğide bu sıkıntıları yaşamıyorduk. Ben kendi şahsım adına söylüyorum ama köyümüzdeki vatandaşların da düşüncesi budur; sulama birliği personel maalesef yetersiz ve ilgisizliğinden kaynaklanan bir durumla karşı karşıyayız. Bu yörenin en kalabalık ve an çok arazisine sahip benim köyümün yalnızca 35 bin lira borcu var. 600 bin lira borcu olan köyler var. Bizim köyün borcunu ben kapatıyorum, öderiz de ama borcumuz olmadığı halde faydalanamıyoruz. Mahsulümüz kurudu, domatesler kurudu. Şu anda pancar ile hayvan yiyecekleri var. Hayvan yiyeceklerini kurtarmaya çalışıyoruz. Üç beş hayvanı var vatandaşın, hiç değilse hayvan yiyecekleri satın almasın diye onları kurtarmaya çalışıyoruz. Gitmediğimiz yer kalmadı. Biz bunu haftalardır çekiyoruz. Derdimizi anlatamıyoruz, anlatacak yer bulamıyoruz. Bazı köylerde kanal içerisine römork indiriyorlar, suyu kapatıyorlar, bunun bir cezası var, yazılsın cezalar kim yapıyorsa cezasını çeksin emsal olsun. Benim köyümün vatandaşı yapıyorsa ona da yazılsın ama maalesef durum öyle olmuyor! Bir gün değil haftalardır aynı sorunu yaşıyoruz, derdimizi anlatamıyoruz kimseye. Ben her gün su istemiyorum, haftada bir gün ya da iki gün kanallarımıza su gelsin, arazilerimizi sulayabilelim. Bizim ihtiyacımız bu kadar. Sorunumuza çözüm bulamıyoruz, ben kime gideceğim peki?
“Yetkililere Sesleniyoruz Derdimize Çare Bulsunlar”
Köy muhtarı Özmet sözlerinin devamında; “Araziyi ektik de suyunu bulamıyoruz. Yanımızda koca Kelkit Irmağı akarken, koca kanalımız varken 1972’den beri bu kanal yapılmışken, bugüne kadar bu su neden kesilmiyordu? Devlete geçti, resmileşti, kadrolaştı ondan sonra neden bizim suyumuz kesildi? Özeldeyken bizim suyumuz ihtiyaçlarımızı neden karşılıyordu da şimdi ihtiyaçlarımızı karşılayamıyor. Bize söyledikleri şey şu; kanallarda yosun var. Kardeşim yosun varsa sen vatandaştan para topluyorsun, senin iş makinelerin var. Temizlettir. O yosun beni ilgilendirmez ki. Sen ben paramı ödemediğim zaman avukat dahilinde o parayı tahsil ediyorsan benim ihtiyaçlarımı karşılamak zorundasın. Artık ne yapacağımızı, kimlerle görüşeceğimizi şaşırdık. Köylünün soğanı, domatesi, yoncası, mısırı kurumuş. köylü bundan verim alamadım diyor, bu adamı zapt edemeyiz. Vatandaş beni sıkıştırıyor, ben kimi sıkıştırayım? Ben bu suyu her gün istemiyorum. Ben bu suyu haftada bir veya en fazla iki gün istiyorum. İki gün benim arazimi suladığı zaman zaten ihtiyacımı karşılıyor. Artık yetkililere sesleniyoruz sorunumuza çare bulsunlar, çiftçilerimiz tarlalarını ekmek istemiyor emekleri ziyan oluyor, çiftçiliği bırakmak zorunda kalacaklar” şeklinde konuştu.
“Seneye Üretim Yapamayız”
Buzköy’lü çiftçilerden Muttalip Yılmaz ise susuzluktan mahsullerin yandığını belirterek; “Seneye bu şartlarda üretim yapamayız. Mahsuller yandı, bu saatten sonra mahsullerin yeniden canlanma şansı yok. En azından mevcut olan domatesleri kurtarmaya, tohum parasını, gübre parasını kurtarmaya çalışıyoruz. Mahsulü bu şartlarda toparlamamız mümkün değil. En azından biz mevcut olanı korumaya çalışıyoruz. Bu, köyde mahsulle geçimini sağlayan insanların sonu anlamına geliyor, maalesef çiftçiliği bitiriyorlar” dedi.
“Tokat’ın En İyi Domatesi Buzköy’ünden Çıkardı, Onu da Bitirdiler.”
Ahmet Çıtır adlı Buzköy’lü çiftçi ise; “Tokat’ın en iyi domatesini bizim Buz köyü çıkartırdı, en iyi birinci kalite ama o da bitti. Sağ olsunlar onu da bitirdiler. 11 ayın 15’ine kadar Niksar’dan gidiyordu bizim domatesler, satıyorduk ama şu ayda domates yok. Çiftçinin domatesi bitti. Şurada 10 gün sonra domates 30 liraya çıkar. Çiftçinin domatesi bitti, yoncası bitti, çiftçinin her şeyi bitti, çiftçi kendi başına sahip çıkanı yok. Kanaldan geliyor, altta kurudu. Şu anda akıyor ama su yok işte, az olduğundan altta kuruyor. Sadece toprağı ıslatmakla yetiniyor. Toprak yarılmış susuzluktan. Az bir su geliyor, bizim alanımıza girinceye kadar tarlada su kayboluyor. Tarlada su kalmadı, şuraya bakın yazıktır günahtır. Hiçbir mahsul toplayamadım buradan, susuzluktan kurudu, gazele döndü. Yazıktır günahtır, biz çiftçiyiz, üreticiyiz. Kimden alacağız bunca masrafımızı, kime soracağız bu hakkımızı? 30 bin lira masraf yaptım daha bir 30 kuruş dahi almadım. Biz çiftçiyiz, bize çiftçilere sahip çıkılmazsa kim üretecek? Arkamızda devlet, millet kimse yok, çiftçi kendi başına bırakılıyor. Biz bu vaziyette daha fazla çiftçilik yapmak istemiyoruz. Kendi yiyeceğimizi yaparız. Milletin yiyeceğini düşünmeyiz daha da. Herkes de öyle düşünüyor.”
“Dört Gecedir Kanal Başında Su Bekliyoruz.”
Buzköy’lü Bekir Balcı ise dört gecedir kanal başında su beklediğini belirterek; “Dört gecedir su bekliyorum burada. Köyün dörtte biri tek prizden sulanıyor. Şurada şimdi iki priz olsa su da gelse köyümüzün hiçbir sorunu yok. Domateslerimiz kurudu, gitti. Devlet bize ekin diyor, ekilmedik tarla kalmayacak diyor ben dört beş gecedir buradayım daha hala su gelecek diye bekliyorum. Gelse bile, burada yüzlerce vatandaş var. Ben sulamayınca bir tanesi bile bağlayamıyor” dedi.
Buzköy’lü Halil Balcı da susuzluğun arazilerini kurak bir çöle dönüştürdüğünü ve sebzelerin hepsinin yandığını ifade ederek; “Kanallarda su yok olan da zaten 10 santimi geçmiyor, kanaldan araziye harka gelen su toprakta bile ilerleyemiyor hemen kuruyor. Ne yapacağımızı bilemiyoruz, bu işe biran önce çözüm bulunsun” şeklinde sitemini dile getirdi.
Zeynep Nur KAYMAK - Niksar Danişmend (Özel Haber)
Hocanın ahı tuttu demek ki
Mevcut yöneticileri nasıl seçmiş iseniz bununda çaresini siz bulacaksınız, bunlar iyi günleriniz, buzköy böyle giderse yakında apt ve sitelerle dolacak....