TOKATLI STK'LAR NARİNLER ÖLMESİN DEMEK İÇİN MEYDANLARA İNDİ
Tokatlı STK’lar ve vatandaşlar, 8 yaşındaki Narin Güran’ın ölümüne karşı hafta sonu meydanlara indi, kadın ve çocuklara yönelik şiddet, taciz-tecavüzlerin son bulması için somut adımlar atılmasını talep etti.
21 Ağustos 2024 tarihinde Diyarbakır’da kaybolmasının ardından 19 gün sonra cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin Güran için Tokatlı STK’lar ve vatandaşlar hafta sonu meydanlara indi. 21 Eylül 2024 tarihinde TÜM-TOK-DER, TEKKON, TOKDEF, TODAP, YAZ-DEF, TAL-DEF, Sancaktepe Erbaalılar Sosyal Yardımlaşma-Dayanışma ve Kültür Derneği ile Tokatlı Güçlü Kadınlar Dayanışma ve Kaynaşma Derneği olmak üzere 9 Tokatlı STK’nın organizasyonunda Sarıgazi’de toplanan vatandaşlar, ortak bir basın açıklaması yaparak pankartlar eşliğinde adalet ve işlenen taciz, tecavüz, cinayetler için seslerini duyurdu.
Narin’in ilk kaybolduğu tarihten bir ay sonra Sarıgazi Demokrasi Caddesi’nde yapılan basın açıklamasında, ülkedeki kadın ve çocuklara yönelik artan cinayetlerle birlikte taciz ve tecavüz vakalarının kınandığı belirtilirken yetkililerden adaletin sağlanması için acilen somut adımların atılması gerektiği ifade edildi.
9 Tokatlı STK’nın ortak basın açıklaması TÜM-TOK-DER Başkanı Hülya Gökçe tarafından okundu. TÜM-TOK-DER Başkanı Gökçe, Narin’in katillerine karşı gereğin yapılması ve adaletin sağlanmasını ifade ederken 19 günlük arama sürecinde uygulanan basın yasaklarıyla da toplumun şeffaf bilgi almasının önüne geçildiğini belirtti.
9 Tokatlı STK’nın katılımıyla oluşturulan basın açıklamasının tamamında ise şu ifadeler yer aldı;
"NARİN GÜRANIN CANINA KIYANLARI AFFETMİYORUZ!
Ülkemizde giderek artan taciz, tecavüz ve çocuk istismarlarını,
Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik vahşi duygularla hunharca işlenen cinayetleri kınıyor ve bu durum karşısında yetkililerden, hak hukuk ve adaletin gerçek anlamda yerini bulması için gerekli adımların atılmasını bekliyoruz.
21 Ağustos’ta kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran 19 gün boyunca bulunamamış ve ne yazık ki 19 gün sonra Diyarbakır’ın Bağlar İlçesine bağlı Tavşantepe Mahallesinde bir dere yatağında bulunmuştur. Günlerdir kamuoyu baskısıyla gündemden düşmeyen Narin’in başına neler geldiği, nasıl ve neden öldürüldüğü tüm açıklığıyla ortaya çıkartılmalıdır.
Kamuoyunun ciddi şekilde sahiplendiği ve artık çocuk ölümlerinin önüne geçilmesi konusunda duyarlılık gösterdiği toplumsal bir duruma basın yayın yasağı konması ise şeffaflığın önüne geçse bile, toplumsal sahiplenmenin önünü kesememiştir.
19 günlük arama sürecinde basın yasaklarıyla, sorumluların soruları yanıtsız bırakan tutumlarıyla, ‘’Çok yaklaştık, her şeyi yapıyoruz’’ aldatmacasıyla yaşananların üzerine gizlilik örtüsü örtenlerin de benzer olayların önünü açtığı açıktır.
Narin’i koruması gerekenler kendi başlarına gelebilecek bir musibeti kendilerince önlemek için küçücük bir bedeni kurban mı etmişlerdir?
Çocukları koruyamayanlar Narin’in ardından ‘’Melek oldu’’ söylemleriyle sahte gözyaşı dökerek, olayın vahametini yumuşatmaya çalışarak sorumluluklarını aklayamazlar.
Ülkemizde uygulanan kadın ve çocuk istismarı davalarında ki cezasızlık politikaları, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkılması, çocukları cinsel istismardan koruyan Lanzarote Sözleşmesinin hedefe konması... Bu tür olayların önünü açmakta, failleri cesaretlendirmekte, çocuklar için yaşamın her alanını daha güvencesiz hale getirmektedir.
Oysa Devlet, ülkenin neresinde bir çocuk yaşıyorsa evrensel çocuk hakları gereği, kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarını gözetmek zorundadır.
Bu anlamda Narin’in katili veya katillerinin biran önce tespit edilip gereken en ağır şekilde cezalandırılmaları yaşanacak çocuk ölümlerinin önüne geçilmesi konusunda hem caydırıcı olması hem de toplumsal vicdana hizmet etmesi açısından önemlidir.
Ülkemizde giderek çağdaş anlayışın yerini gerçeklikten uzak hurafelerin aldığını ve bu anlayıştaki cemaatlerin ve çevrelerin kadınları ve çocukları meta olarak gördüklerini... İçi boşaltılan eğitim sisteminin ise buna zemin hazırladığını... Kültürel dokumuzun giderek bozulduğunu… Kadınların ve çocukların yaşamının tehdit altında olduğunu, toplum olarak güvensiz bir ortamda yaşadığımızı… Ve NARİN GÜRAN’IN ölümünün münferit bir olay olmadığının, esas olarak altında yatan yıllardır uygulanan ayrımcı kötü politikaların ve bozulan kültürel değerlerin olduğunun göstergesidir.
Yarınlarda, toplumumuzun daha güvenli bir ortamda, daha demokratik koşullarda, daha adaletli, daha anlayışlı, daha özgür ve eşit yurttaşlar olarak yaşamalarını sağlamak ve gerekli önlemlerin alınıp uygulanması için mücadelemiz devam edecektir.
Altında imzası bulunan kurumlar olarak bizler, Narin’i öldüren zihniyeti ve insanlık adına yaşanan bu dramı kabul etmediğimizi ve yetkililerden talebimiz en kısa sürede suçluları ve suça iştirak edenleri bularak en ağır ceza ile cezalandırılmaları gerektiğidir.
Sürecin takipçisi olacağız. Kamuoyuna duyurumuzdur.
Saygılarımızla
TÜM TOK-DER (Tüm Tokatlılar Kültür ve Dayanışma Derneği)
TEKKON (Tokat Eğitim ve Kültür Konfederasyonu)
TOKDEF (Tokat Dernekler Federasyonu)
TODAP (Tokat Dayanışma Platformu)
YAZDEF (Yeşilyurt Artova Zile Dernekleri Federasyonu)
TALDEF (Tokat Almus Dernekler Federasyonu)
SANCAKTEPE ERBAALILAR SOSYAL YARDIMLAŞMA DAYANIŞMA VE KÜLTÜR DERNEĞİ
TOKATLI GÜÇLÜ KADINLAR DAYANIŞMA VE KAYNAŞMA DERNEĞİ
ERBAA KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ"
Zeynep Nur ŞAHİN - Niksar Danişmend (Özel Haber)