Sakarat Dağları'nın batısındaki Amasya'da yetişen ünlü coğrafyacı Strabon'dan bu yana, “Coğrafya kaderimizdir” sözü, yazılı kültürün hafızasında yerini alır. Biz insanlar, “Ol mahiler, derya içredir; deryayı bilmezler” – Balıklar denizde yaşar, ama denizi bilmezler – gerçekliğini nedense gözardı ederiz.
Benim doğup büyüdüğüm topraklar Sivas'ın güneyindeki Kösedağ'ın batısında ve Büyükkızıldağı'nın güneyindeki bulaklardan beslenen Tozanlı Çayı ile Gümüşhane'de Kelkit yakınlarından yola koyulan, Erbaa yakınlarında Kale Köyü'nde Tozanlı Çayı ile birleşen ve Yeşilırmak adını alan Kelkit Çayı gibi iki önemli akarsuyun arasında kalır. Amasya'dan Niksar'ın güneyinde eski Dönekse deresine kadar uzanan Sakarat Dağları'nın güney eteklerinde, Canik Dağları'da doğru inen vadilerin insanlarıyız biz.
Okuyanlar için sıkıcı olacağını bile bile Sakarat eteklerindeki Erbaa ve Niksar köylerinin listesini paylaşacağım: Tanoba, Akkoç, Kamışlı, Çibril, Ezebağı, Fındıcak, Keçeli, Erenli, Gölönü, Sokutaş, Koçak, Kozlu, Ağcakeçili, Zoğalıçukur, Meydandüzü,İverönü, Endekpınar, Evciler, Aydınsofu, Benli, Kartosman, Hacılı, Canbolat,Bölücek, Tepekışla, Ağcalan, Çakır, Tepe, Hacıbükü, Demirtaş, Küplüce,Evciler, Çeşmeli… Niksar'a bağl köyler da Gökçeli, Sorhun, Gözpınar, Kumbetli, Gönlüce, Yakınca, Eryaba, Oluklu, Gürçeşme, Kavaklı, Bayraktepe, Budaklı, Musapınarı, Örenler, Yeşilkaya, Tahtalı, Derindere, Çişekli, Güzelyayla, Umurlu, Çişetli, Pelitli ve Dalkaya…
Sakarat Dağları'nın eteklerine yerleşen Erbaa ve Niksar Köyleri'din güneyinde en yüksek tepe Gökçeli yaylasının bulunduğu Dikilitaş'dır; bin 431 metre yüksekliğindedir. Sakarat'ın güneyinde ise Şehitler Köyü'nden başlayan, Avlunlar Vadisi'ni geçen ve Gökdere'de son bulan vadi bulunmaktadır.
Sakarat eteklerinde köylerde epey zamandır kuraklık etkisiyle azalan suların endişesine, şimdi yenisi eklendi: “Bakır ve altın madeni, gürgen ağaçlarıyla kaplı yemyeşil doğayı tahrip edecek endişesi.”
Gökdere'den Avulanlar Vadisini geçerek, Cambolat'dan Erbaa'ya inen yolu izlemiş olanlar; orada yaşayan insanların kaygılarını, endişelerini ve giderek korkuya dönüşen duygularını iyi anlayacaktır.
Madenler bir ülkenin “zenginliğidir”, ama o zenginliği üretmeye çalışırken, başka alanlarda “yoksunluk ve yoksulluk” yaratıldığına defalarca tanıklık ettik. Maden arama ruhsatlarını, işletme izinlerini, çevresel etkileşimi, ürettikleri faydaları ve topluma ödetebilecekleri bedelleri bir bütün içinde sorgulamazsak, “kurumlara ve topraklara küsülmez” diye babamın bana öğrettiği insanlık gerçeğini yakalamak imkansızıdır.
Eskişehir'de linyit yataklarında kurulması düşünülen termik santralı sorgulanırken, “Alpu Termik Santralı Projesi Nasıl Tartışılmalı?” başlıklı, 10 gün süren ayrıntılı bir yazıyla Eskişehir Sakarya Gazetesi'nde katıldım. Dileyen elektronik ortamda o yazılara kolayca erişebilir; bu konuda bilgi olmaksızın “yana ya da karşı “durmanın anlamsızlığını gerekçeleriyle paylaşımın ayrıntılarını görebilir.
Şimdi Sakarat Dağları'nda verilen maden arama izinleri, işletme ruhsatları, izni alan firmalar ve yapılan çalışmalarla ilgili “sağlıklı bilgiye” ihtiyacımız var. Hiçbirimizin “bilgisiz fikir üretme” hakkı yok… Başta siyasi irade yetkilileri olmak üzere, ilgili yetkililer ve firmanın “hesap verebilirlik” ilkesine uyma zamanıdır. İnsanlar “doğru bilgilendirilmelidir” ki, sloganlar ciddi fikirlerin yerini almasın; kimse konuyu sorgularken “yanlış konumlanma” yapmasın…
Niksar ve Erbaa halkı, kaderleri olan yaşadıkları coğrafyanın geleceğini savunma hakkı vardır… O nedenle, mücadele önce “sağlıklı bilgi alma” noktasına odaklanmalıdır. Eğer gerekli bilgi toplumla paylaşılmıyorsa, o zaman kimse itiraz edenlere “haksızlık” etmemelidir.
Endişeyi aşmanın en etkin yolu, “net bilgiye dayalı güven” yaratılmasıdır. Niksar ve Erbaa'da kaderimiz olan coğrafyayı korumak isteyen herkes “bilgi edinme hakkımızı” savunmalıdır. Önyargıların, yerleşik doğruların, kalıp düşüncelerin, ezberlerin tuzağına düşülmesini istemiyorsak, Sakarat Dağları'nda maden arama ve işletme izinleriyle ilgili net bilgi paylaşma sorumluluğu vardır.