İş Makinesi İstemiyorum
Afganistan'a, Birleşmiş Milletler görevlisi mühendis olarak, orman yolu inşaatı için gittim. Birleşmiş milletler heyeti güzergah kontrolüne gelmişti. Bana ne kadar iş makinesi istersin bu yolun inşaatı için diye sordular. Ben iş makinesi istemiyorum, sadece kompresör istiyorum dedim. Allah Allah, sarp arazide nasıl yapacaksın iş makinesiz dediler. Benim bir sürü iş makinem var dedim. Çok işçi var orada, boş, işsiz ve aç insanlar. Onlara İş alanı yaratmak için iş makinesi istemedim.
Yevmiye 15 Cent
Orada yüzlerce işsiz adam var. Fakat ellerinde nüfuz cüzdanı yok. 100 işçi alacağım diyorum 600 işçi yığılıyor. Gençleri, güçlü kuvvetlileri, saçı sakalı ağarmamışları seçiyor, yaşlıları gönderiyorum. Ertesi günü yaşlı görünümlü ama saçı sakalı simsiyah adamlar geldi iş için. Meğer genç görünebilmek için akşam palamutları yakarak onunla saç ve sakallarını boyamışlar. Alacakları ücrette günlük 15 cent. O kadar para için adam saçını sakalını boyamayı göze almış. Köyün içinde ayıp aslında ama bunu bile göze almış adam, bu kadar aç insanlar.
Hacı Sahip
Fazla dinamit kullanmamak için delikleri seyrek açıyordum. Büyük kaya bloklar çıkıyor. Onları işçilerle yuvarlıyordum, dinamit fazla gitmesin diye. Öyle oluyor ki bazen 15-16 metreküplük kaya blokları önümüze geliyordu. Bunları da yine güçlü kuvvetli işçilere yuvarlatıyordum. Yol güzergahını, yol inşaatını böylece işçiyle yaptım. Sadece dinamit ve kompresör kullanmak suretiyle. Para dışarı gitmedi, orada kaldı. Adamlar elimi bırakıp ayağımı öperlerdi. Ben namaz kılıp, oruç tuttuğum yani Müslüman olduğum için bana Hacı Sahip diyorlardı. Diğer yabancılara Efendi Sahip, bana Hacı Sahip diyorlardı. Anneme de Hanım Sahip diyorlardı.
Oruç
Ramazanda Afganlıların bir kısmı oruç tutmuyordu. Bir ramazan günü köyde bir odaya toplandık. Benden başka beş altı kişi daha vardı ve müsteşar, genel müdür gibi üst seviyeden Afganlı bürokratlardı. Yabancı olarak bir tek ben vardım. Hepsi Afganlı, sigaraları tüttürürlerdi ramazan günü. Orada yasak her şey aslında, din kurallarıyla yönetiliyorlar. Tabii sopa var işin ucunda. Kapıya da gözcüyü yerleştirirlerdi. Uzaktan Afganlı birisi gelirken hemen işaret ederlerdi. Beş altı, yedi sekiz sigara birden benim önüme sıralanırdı. Bu kadar sigara benim nemelazım ama durumu kurtarmak için böyle yaparlar ve orucu da böyle tutarlardı! Zorunlu ibadet böyle oluyor.
Sayın Osman Karabay'la yaptığımız söyleşide zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Kendisini fazla yormamak için Osman Bey'e ve kızı Şenay hanıma misafirperverliklerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz.