Bazı yaşanmışlıklar unutulursa,heva olur ve söz uçar yazı kalır demişleyin...Yaşça, unutma ihtimali doğmuşken ve seksenler doksanlar yazılmışken,kendi yaşadığımızı bari yazalım bâbından...
**Yuvarlak hesapla mutlu ve doğalız hepimiz.Sınıf farkı,marka derdi yok...Konfeksiyon yok gibi görünse de alttan ayağa geçen siyah taytı her kız çocuğu giymiştir,ondan önce dikme-belki de elde- pantolonvari bir giysi ,önlüğün altına giyilirdi.Önlükle birlikte ütü gerektirmeyen yakalıklar ve dantel yakalar da vardı...veya kumaş yakalık..soba borusunda hem kurutulup hem ütülendiği vaki olan...Hazır kola yoksa nişastalı suya batırılıp kolalanmış yakalar,tahta çantalar,tahta sürgülü kapağı olan kalemlikler...
**Sütlü ekmek ve süttozu saatlerinde,arkaplanda biyolojik savaş endişesiyle öğretmenler tartıştı mı tartışmadı mı bilmem ama biz sadece tadını almaya çalışırdık...İç içe giren katlanır bardaklara hayretle bakardık, bizde yoksa...
**O yıllarda evlerde tahtadan ambarlar bulunurdu..İçi tahıl , bakliyat dolu...Un,şeker gibi ihtiyaçlar çuval işiydi...Karpuz kavun, at arabası hesabıydı..
**Bir aralar memur kooperatifleri ,mahalle bakkallarının pabucunu dama atmıştı..mesela benim ilk ''market alışverişi''m diyebileceğim,Orman İşletmesi kooperatifinden yaptığım alışveriştir,babam sağolsun gönlü eli bol idi,''doktora vereceğime bakkala veririm parayı'' diyenlerdendi...Bakkal defterleri vardı bir de zaman zaman kabarıp dükkanın önünden geçmeyi dar eden...
**Çocukken biz,sabah bahçeye çıkar,akşam ezanıyla eve girerdik...Ezan bir kriterdi...Gün boyunca enerjiyi ,annelerimizin pencereden uzattığı yağlı ekmek,kuşburnulu ekmek,yoğurtlu ekmekten alırdık...Yoğurdun üzerine ve yağın üzerine toz şeker serpince daha güzel olurdu..Evlerin penceresinde asılı şişeler olurdu...gül suyu yapılırdı...hatırlıyorum renkleri çok güzeldi ve kokuluydu...Kokulu olan sebzeler vardı bir de..mesela kimde kabak kızartması kimde biber kızartması olduğunu kokularından anlayabilirdik...
**Bahçede daha çok elim sende,körebe,saklambaç,yakanto
**Yolda da büyüklerin önlerinden geçmezdik..
**Bahçenin dışına ya dondurmacı ya pamuk şekerci ya simitçi bağırtısı duyunca çıkardık...paramız yoksa şekerin pamuk haline nasıl dönüştüğünü izlerdik...Simit için yirmi beş kuruş yoksa,on kuruşa yarım simit satılırdı...Çocukların vaz geçilmezi kıvır zıvır olarak yediklerimiz,çarşı başındaki bir dükkanda satılan iğde,leblebi tozu,keçiboynuzu,kağıtlı şekerlerdi..Çikolata da vardı şemsiye şeklinde fakat daha özeldi...mesela muz...bu da özeldi..Ne zaman soğukalgını olsak babamızdan muz isterdik,sair zaman isteyemezdik pahalı diye...
**Annelerimiz pazara gitmezdi,törede yoktu...fakat evde -ellerinden ne gelirse- hayatın yükünü eşleriyle paylaşırlardı...annem evde tezgahta torba dokurdu,at torbası..ekmeğini kendi yapardı...(Babamın sırtında değirmene buğday-un taşıdığını görürdük.) İnek bile beslediler bizim için... .Etrafımızda sergende ceviz kıran ,öte geçedeki tarlalarda çalışmaya giden,kuaförlük yapan,terzilik yapan,hamam işleten kadınlarımız vardı...
**Mahalle ötesi, şehriye dökmeye giderdik...Beyaz çarşafların etrafında ,bazen elektrik kesilse de biteviye bir üretkenlik ,çalışkanlık ve neşe vardı...Hatta bizim çocukluğumuzda kadayıf bile evde kesiliyordu...herkes kesemiyordu ya da herkese kestirmiyorlardı çünkü çok ince olması gerekiyordu...her işlerini usulünce yaparlardı,zengin de yoksul da böyleydi...Sınıf farkını ben hiç hissetmedim...Sadece annemden duydum ''Kurban etini dağıtırken bizim barakayı(depremde yapılmış) atlamışlar'' ....buna çok üzülmüştü,ama bizim öylesi üzüntülerimiz olmadı...
**Dört - beş aileyle yardımlaşma halindeydik...Bir durum olduğunda birbirimizin evlerinde yer yataklarında,başlı-ayaklı şekilde yatardık...Yün yataklar,yün minderler ve yün yorganların arasında ,belki yastık savaşları yapmadık belki pijama partilerimiz olmadı ama ''öylesi neşeleri'' tattık..Selanik örgüden iç kazaklarıyla büyüdük biz...Sobalarımızda talaş,ceviz-fındık kabuğu,mahlep kabuğu,odun yanardı....Talaş basmak marifet isterdi,yoksa yıkılırdı,poflayınca ev dumana giderdi...
**Radyo her şeyimizdi,Bükreş,Bratislava,Ka
**Altmışlarda pencerelerde tül perdeye geçilmemişti...fakat tül çorap giyilirdi.. ,kara çorabı ise kıskanç bir abisi olanlar giyerdi.Kadınlar dışarıya çıkarken pardesü ve siyah bürük örtünürlerdi...Bazıları eşarp örterdi,bazıları açıktı ..Kışın ise bugün de kullanılan özel dokuma -şal- denilen yün örtü kullanıyorlar..
**Sokak çeşmelerimiz vardı...O zamanlar beş-altı tane vardı sırf bizim çevremizde...Şimdi iki tanesini görüyorum...
**Oje..yoktu...Karşıbağ bayırına tırmanırdık...oradaki bir kayanın üzerindeki yosunu taşla ve azıcık suyla ezince kına oluyordu,elimize yakıyorduk...öylesine bir uğraşıydı....
**Düğün ve nişanlarda defçi kadın çalar biz oynardık...Kadınlar ayrı erkekler ayrı düğün yapardık..
------------------------------
...ve dahi nice güzellikler....çünkü çocuktuk !