Seri yazımızın bu bölümünde Hekimoğlu İbrahim’in Niksar’da yaşayan torunu Gülser Yılmaz ile 2023 yılında yapılan röportajdan önemli bölümlere yer vereceğiz. Ayrıca, aileden Tokat’ta yaşayan Gülser Yılmaz’ın oğlu Ayhan Yılmaz ve Terme’de ikamet eden İhsan Irklı ve Folklor uzmanı-Araştırmacı-yazar Hayrettin Koyuncu ile gerçekleştirdiğimiz kısa görüşmelerden bahsedeceğiz.
Ancak asıl çalışma alanımız Kavasoğlu Mehmet’in, Hekimoğlu İbrahim’in vurulmasından sonra kendisine eş olarak aldığı Zülale Hanım tarafından oluşan aileyi kısaca tanıtmaktır. Bu yüzden sosyal medyada paylaşılan Kavasoğlu Mehmet’in diğer hanımlarından doğan ve daha ziyade Samsun ve Ordu yöresinde varlıklarını sürdüren ailelere değinmeyeceğiz.
Bu çalışmalar sırasında bizlere yardımcı olan, görüşmelerle birlikte bilgi ve belgeleri gönderme zahmetinde bulunan Hekimoğlu İbrahim’in torunlarından “YILMAZ Ailesi” nin her bir ferdine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Hekimoğlu İbrahim’in eşi Zülale’den doğan Ayşe’nin kızı Gülser Yılmaz
Gürser Yılmaz, Kumru Fizme Gonculu Gonaş (Yukarı Damlalı köyü/önce köy iken şimdi mahalle konumundadır) 1936 doğumlu. Babası Ordu Kumrulu Abdullah Çoban, annesi Hekimoğlu İbrahim’in kızı Ayşe Hanım. Söz artık onun:
“Hekimoğlu İbrahim vurulunca annem karnında imiş. Annemi o yörede namlı isimlerden Hekimoğlu’ndan da geri kalmayan Kavasoğlu Mehmet (Özden) almış. Aileye Soyadı Kanunu çıkınca Özden soyadı verilmiş ama daha sonradan sülale lakaplarına istinaden bir kısmı Kavasoğlu soyadını almışlardır.
Babam Ayşe annemi kaçırmış. Ancak ben babamı tanıyamadım. Büyüklerimden duyduğuma göre babam askerliğini yaparken hastalanmış, hastanede tedavi edilirken vefat etmiş.
Babam Çaloğlu Abdullah için Kavasoğlu Mehmet’in ailesi “Bizim kardeşimizi hangi cesaretle kaçırdın diye karşı gelmişler ama babam da o yıllarda yörede namlı bir yiğitmiş bu yüzden fazla üzerine gidememişler. Bir babadan tek çocuğum ben. Üvey kardeşlerim var. Beni Kavasoğlu’un oğulları dayılarım Fahri, Necati, Faik Özden(vefat) el bebek gül bebek büyütmüşler. Rahmetli annem: “Keşke babam dursaydı bin bir dertlere düşmezdim “derdi. Benim okul hayatım olmadı adeta dağ başlarında, kırlarda büyüdüm. Yaşadığımız yörede öyle ulu gürgen ağaçları vardı ki kollarımız kavuşmazdı.
Beni, on dört, on beş yaşımda Niksar’da Karabodur köyüne Kadir adında 1931 doğumlu bir delikanlıya gelin ettiler. Kader böyle imiş, bizi buralara atmış. Büyüklerim Niksar’da rahat eder diye düşünmüşler belli ki. Dayılarım eşim olacak Kadir için:” Çok Efendi bir insan, onu tanıyoruz” dediler. Dayılarıma: “Beni neden gurbete gönderiyorsunuz, orda benim kimsem, kilidim yok “deyince de “Sen her yerde baş çıkarırsın “dediler. Kendime çıbık bile çaldırmadım. Kadir, benden dört beş yaş büyüktü. Onun ilk eşi vefat etmiş beni onun yerine getirdiler. Fahri Dayım ara sıra Kumru’dan hizmetkarları ile vesait olmadığı için at gönderir beni memleketimizde ağırlardı. Niksar’a dönme isteğimi söyleyince:” Gülsel, gelmek senden ama gönderme izni benden “diye daha fazla kalmamı arzu ederlerdi. Onların bu davranışları karşısında çok sevinir:” Allah ne muratları varsa versin” diye dua ederdim. Doğrusu eşim de benim fazla kalmama, doğup büyüdüğüm topraklarda hasretlik gidermeme hiç ses çıkarmazdı.
Karabodur yaylasında Niksar’ın tanımış esnaflarından Derici Bayram Erdemir ailesi komşumuzdu. Eşi Fatma Hanım beni çok sevmişti. Bu güzel gelin burada hiç rahat edemez, köyde bırakmayalım diye eşim Kadir’e Kale Hacı’nın (Süleyman Erdem) lastik fabrikasında iş ayarlamışlar. Beni bağırlarına bastılar, yeni evliyken Niksar’ da bir ay onların evlerinde kaldık. İki üç yılda şehir merkezinde Kale Hacı’nın evinin alt katında de kira parası vermeden oturduk. Beni evlat gibi koltuklarının altına çektiler.
Kale Hacıların evinden sonra Posta Müdürü Halis Evirgen’in babasının evine taşındık. İki, üç yıl kaldığımız bu evin kirasını Hacı Süleyman Erdem ödedi. Posta müdürünün babası rahmetli Musa Dede: “Kızım senin ayağın bu mahalleye uğurlu geldin, buradan da bir ev alacaksınız “derdi. Nasibimiz varmış ev sahibi de olduk şükür o zaman. Tabi hayatın ne getirip ne götüreceğini bilemiyor insan oğlu. Eşim fabrikadan emekli oldu ama tam rahat edeceği zaman hastalandı. Yedi yıl yatağa bağlı yaşadıktan sonra 1999 yılında kaybettik. Çevresinde çok sevilen, ailesine düşkün beyefendi bir insandı beni incitmedi, topraklarda onu incitmesin, nur ışığında yatsın. Asla kaşımı kırıştırmadım ona bakarken.
Evliliğimizden, Abdullah (1956- 2017), Ayhan (1960) ve Şenol (1970)adını verdiğimi üç erkek ve Sebile (1964) kızımız oldu. Abdullah, tır şoförlüğü yapıyordu genç yaşta vefat etti. Ayhan Tokat Ziraat Bankası’ndan emekli oldu, Şenol bir ticari kuruluşta çalışıyor, kızım Sebile de Lokanta sahibi Emin Yılmaz ile evlendi. Yıllar sonra Cedit Mahallesi Maduru Sokaktaki bu gördüğünüz eve yerleştik. Ev öncesinde oldukça harabe idi sağ olsun o dönemdeki Belediye Başkanı Ahmet Duran Ünverdi bu evi yeniden yaptırdı. Şimdi torunum Kadir ile beraber burada hayatımızı sürdürüyoruz. Rahmetli Kale Hacı’nın torunu İhsan Erdem beni Umre ’ye de gönderdi Allah ondan razı olsun.
Radyodan, televizyondan ne zaman Hekimoğlu türküsünü duysam mazisini tasavvur ediyor, hüngür hüngür ağlıyorum. Adı anılınca gurur duyuyorum. Kimsenin yanında yüzüm yere gelmedi.”
Görüşme yapılan Gülser Yılmaz’ın oğlu Ayhan Yılmaz 1960 Niksar doğumlu. Baba Kadir Efendi, anne Gülser Hanım’dır. İlk, orta ve lise öğrenimini Niksar’da yaptı. Tokat Ziraat Bankası’ndan emekli olduktan sonra özel bir kuruluşta çalışıyor. Söz onun:
“ Kavasoğlu Mehmet’in kendine eş olarak aldığı Zülale Hanım’dan anneannem Ayşe, ondan da annem Gülser Hanım doğmuştur. Biz dört kardeş annemiz Gülsel’in babamız Kadir ile olan evliliğinden doğmuşuz. Çocukluğundan beri anneme çok yardımcı olan dayıları Fahri, Necati ve Faik olup üçü de vefat etmiştir. Fahri’nin oğlu Nevzat Kavasoğlu 2009-2014 yılları arasında Kumru/ Yukarı Damlalı /Fizme Belediye Başkanlığı yapmıştır.
Duyduğumuza göre büyük dedemiz Hekimoğlu İbrahim’in Niksar’da görüştüğü ve çok güvendiği arkadaşları varmış. Aynalı martinlerinden birini Allahtiyan (Günebakan) köyünde bir arkadaşına hediye ettiğini söylerlerdi.”
Görüşme yapılan Ayşe Hanım’ın oğullarından İhsan Irklı:1953 doğumlu. Baba Hamdi Efendi, anne Ayşe Hanım’dır. Terme Evci Beldesi’nde ikamet etmektedir. Söz onun:
“Mehmet Kavasoğlu’nun ikinci eşi vurulan Hekimoğlu İbrahim’in eşi olan Zülale Hanım’dır. Ben büyükannem Zülale Hanım’a yetiştim 108 yaşında vefat etti. Annem de 106 yaşında aramızdan ayrıldı. Büyükannem Zülale Hosaf köyünden (Yalıköy) Bilal Özdener’in bacısıdır. Ondan da Ayşe Hanım, Ayşe Hanım’dan da Gülser ve Pakize doğmuştur. Pakize vefat etmiş, Gülser Hanım Niksar’da yaşamaktadır. Ben Ayşe Hanım’ın ilk eşi Abdullah’ın askerde vefat etmesi üzerine evlendiği ikinci eşi Hamdi Efendi’nin oğluyum. Kardeşlerim Gülhanım Korgan’da, Kıymet Fizme’de yaşamaktadırlar.
Ek Bilgiler:
Kavasoğlu Mehmet (Özden) 1883 Yukarı Damlalı doğumludur. Vefat tarihi ise 1943’dür.Üç kez evlenmiş olup eşleri kayıtlara göre Zarife, Hüsne ve Zülale’dir Hekimoğlu’nun vefatı üzerine kendisine eş yaptığı Zülale ise Niksar 1897 doğumlu olup vefat tarihi 1989’dur.Hekimoğlu vurulduğunda Zülale Hekimoğlu İbrahim’den kızı Ayşe’ye hamiledir. Kayıtlara göre Ayşe 1916 doğumlu olup 1994 yılında vefat etmiştir. Hekimoğlu İbrahim 1913 Nisan ayında vurulduğuna göre Ayşe’nin doğum tarihinin 1916 yılından daha önce olması gerekir. Yaşanan zamanın şartlarında nüfusa geç kaydedildiği anlaşılmaktadır.
Mehmet Özden ‘in (Kavasoğlu) eşi Zülale’den doğan -Üvey kardeş şeklinde vasıflandırdığımız- Fahri (1928-2005), Necati (1932-2013) ve Faik (1937-2021) adlı bugün hayatta olmayan üç erkek evladı ile Gülhanım, Naciye adını verdikleri iki kızı vardır.
Ayşe Hanım’ın diğer bir eşi de Hosaf (Yalıköy) köyünden Padar Ahmet lakaplı Ahmet Özden’dir.Onun da Ayşe Hanım’dan Gülhanım adını verdikleri bir kızı olmuştur.
Baba tarafından:
Öncelikle şunu belirtmek gerekirse yaşanan dönemlerde doğum, evlenme ve ölüm gibi kayıtlar zamanında sıhhatli kayda geçirilmediği için mevcut tarihler arasında az farklı da olsa tutarsızlıklar görülebilmektedir.
İlk kayıtlarda Güler olarak geçen Gülser’in babası 1329 (1913) Fatsa doğumlu Abdullah Çoban’dır. Kayıtlara göre Ordu Vilayeti/ Fatsa Kazası/Kumru Nahiyesi/Fizme köyündendir. Hayatında başından üç evlilik geçmiştir. Eşi,1908 doğumlu Hüsne Hanım’dır. (İkinci eşi Havva Hanım’dır.) Hüsne Hanım’dan 1931 yılında Pakize, 1936 yılında Güler (Gülser) doğmuştur. Bu kayıtlarda üçüncü eşi Ayşe Hanım’ın adı görülmemektedir. Görünen odur ki, Güler/Gülser ve Pakize Hüsne Hanım’ın üzerine kaydedilmiştir.
Abdullah Çoban 1945 yılında askerlik görevini yaptığı Trabzon’da zatürreye yakalanmış ve tedavi sürecinde 17.06.1945 tarihinde Trabzon Askeri Hastanesi’nde vefat etmiştir. O günün şartlarında cenazesi oraya defnedilmiştir.
Gülser Hanım 05.02 1954 tarihinde Niksar/ Karabodur köyünden 1931 doğumlu Kadir Yılmaz ile evlenmiştir. Eşinin vefat tarihi ise 26.03.1999’dur.Kayıtlarda Kadir Yılmaz’ın ilk evliliği olarak görülmemektedir.
Görüşme yapılan Folklorcu-Araştırmacı Hayrettin Koyuncu: 1938 Reşadiye doğumlu.
“Türküsü ile ünlenen Hekimoğlu İbrahim halk arasında sevilen ve yine yöresinde korunan efsanevi bir kahramandır. 1940’lı yıllarda çocukluğumuzda köyde bizim evin Kel Selahattin Çeçen adında kırk yaşlarında bir hizmetkarı vardı. Hekimoğlu türküsünü o kadar içli bir sesle söylerdi ki komşular onu dinlemeye gelirdi. Ben, bu türküyü ilk defa ondan dinlemiş ve çok etkilenmiştim. Bu güzel türkünün kahramanı Hekimoğlu ‘nun kim olduğunu, başından geçen hikâyeyi büyük bir merakla köy odasında büyüklerimizden dinlerdik.
Diğer bir bildiğim de şöyle: Reşadiye’de yaşayan ve Fatsalı namıyla bilinen Hayriye adında bir kadın vardı. Anlaşılan Fatsa’dan daha sonra Reşadiye’ye gelin gelmişti. Onun bizim hizmetkara sık sık yirmi kuruşa bir paket sigara alarak Hekimoğlu türküsünü söylettirdiğini hatırlıyorum.”