Hekimoğlu'nu Takiple Görevlendirilen Kır Serdarı Hulusi Ağa
Hükümet Hekimoğlu'nu yakalamak için bir Gürcü köyü olan Salihli'den cesareti, vuruculuğu ve gözünün pekliği ile tanınan Tahmasoğlu Hulusi Ağa'yı kır serdarı tayin eder. O dönemlerde eşkıya takibinde sivil bir kişiye yetki vermek usulü vardı. Bu işte de çoğu kez affa uğramış eski eşkıyalar kullanılırdı. Bunlara kır serdarı adı verilir kendilerine aylık bağlanırdı. Hulusi Ağa'nı para ihtiyacı yoktu sırf Gürcülerin intikamını almak için bu işe girişmiştir. (Bazı sözlü kaynaklarda Hekimoğlu İbrahim'in Hulusi Ağa'nın yanında çalıştığı ve tanıdığı için bu görevin ona verildiğini belirtilmektedir)
Hulusi Ağa kısa sürede para vererek kendine bağlı adamlar tutar. Bunlardan Hekimoğlu'nun Bohça Armut (Bozcaarmut)Yaylasında bir evde olduğunu öğrenir. Zaptiyelerle de iş birliği yapıp bulunduğu yeri kuşatır. Düello gibi geçen çatışmada Hulusi Ağa Hekimoğlu İbrahim'in martininden çıkan kurşunlarla vurulur ve bir müddet sonra adamlarının kucağında ölür. Hekimoğlu ve arkadaşları saklandıkları evin fırın duvarını delerek kaçmayı başarırlar.
Hulusi Ağa'nın ölümü Karadeniz'de büyük yankılar uyandırır. Yöredeki Gürcüler günlerce yas ilan ederler. Hulusi Ağa'nın Salihli köyünden akrabası genç Gürcü delikanlılarından Dadyan Arslan'ı derinden yaralar. Onun intikamını almak için yemin eder. (Bazı sözlü kaynaklar Dadyan Arslan'ın Hulusi Ağa'nın anne bir, baba ayrı kardeşi olduğunu belirtmektedir) Hekimoğlu İbrahim bu olayın yöredeki yankılarını da hesap ederek bazı tedbirler alır. İlk iş olarak maiyetindeki adamların çoğunu dağıtarak köylerine gönderir. Yanında sadece Gedik Halil ve yeğenleri Mehmetler kalır. Uzak bir dağ köyüne çekilerek sessizce yaşamaya başlar. Burada helal süt emmiş, Niksar'ın Hosaf (Yalıköy) köyünden bir kız Zülale ile evlenir. (Bu evlilikten onun ölümünden sonra bir kızı-Ayşe- doğacaktır). Artık uzunca bir süre gözden uzak olmayı, olayların küllenmesini beklemeyi düşünür.
Af Beklentileri -Yakalanması İçin Konulan Ödül
1908'de İkinci Meşrutiyet ilan edilir. Af çıkarılır. Yassıtaş Muhtarı Hekimoğlu'nun saklandığı köye giderek bu durumdan onu haberdar ederek köye dönmesini ister. Ancak Hekimoğlu:” Aftan yararlansam da dağdan indiğim gün beni asla sağ koymazlar” Diye haklı endişelerini dile getirir. Devlet te onun bulunduğu yeri bildirecek ya da ölü, sağ olarak ele geçirilmesine yardımcı olanlara büyük bir para ödülü koyar.
Bu ödülü alabilmek için Niksar Jandarma Bölük Komutanlığı'nda görevli Hacı Nuri Çavuş onu takibe koyulur. İftira ve değişik propagandalarla halk nazarında onun itibarını düşürmeye çalışır. Bunlardan biri de Hekimoğlu İbrahim'in Kıllıgeriş (Yeşilçam) ve Hanyeri köylerindeki kilisesi papazları ile irtibat kurarak din değiştireceği şeklinde devleti de etkileyen ve resmi kayıtlara geçen olumsuz iftiralardır.
Hacı Nuri Çavuş, zaman zaman da zulmeder hatta bazı kişileri ona yardım ve yataklık ediyor diye falakaya yatırır. Hatta Hekimoğlu'na yardım eden bazı kişiler kolluk kuvvetleri tarafından yakalanıp tutuklanır. Bunlardan biri de Niksar'ın Duadere /Divadere/ Derindere köyünden 1909 yılında hapse atılan Tok Ömer oğlu Salih'tir. Ancak yöre halkı onun sözlerini ciddiye almayarak Hekimoğlu'nu korumaya devam ederler. Nuri Çavuş bununla da yetinmeyip çeteler arasında Bir Türk-Gürcü kavgasını körüklemeye çalışır.
Yine o yıllarda, Niksar'ın Pöhrenkli köyünden Kuzba Şükrü ve Hüseyin Gürcü eşkıyaları beslemektedirler. Bunlar yörede gece gündüz yol kesip hırsızlık yaparak suçu Hekimoğlu'na atmışlar ama kimseyi inandıramamışlardır.
Hekimoğlu İbrahim zamanla hayatın hep eşkıyalıkla devam etmesinin doğru olmadığının bilincine varır. Niksar Kaymakamlığı'na ve Redif Binbaşılığına Ünyeli bir şahıs aracılığıyla hukuki hakları saklı kalmak kaydı ile affedilmesi hususunda dilekçe gönderir ayrıca sözlü haberler de iletir. Ancak Sivas Vilayeti, Tokat Mutasarrıflığı ve Niksar Kaymakamlığı'na gönderilen yazışmalardan anlaşıldığı gibi affedilmesi yönünde ağırlıklı görüşlerin ortaya çıkmasına rağmen bu isteği kabul edilmez.
Karadeniz ve çevresinde eşkıyalığın yoğunlaştığı bu dönemde Ordu, Fatsa ve Niksar'da “Çeteler Kanunu'nun uygulanması istenir. Bu konuda Trabzon Valisi Mustafa, Dâhiliye Nezareti'ne 4 Kasım 1325 tarihinde Fatsa'dan telgraf çeker. Lakin 7 Kasım 1325 tarihinde cevaplandırılan yazıda bu teklif olumsuz karşılanır.
Dadyan Arslan'ın Hekimoğlu'nu Yakalama Çalışmaları
Dadyan Arslan onun aftan yararlanıp dönüşünü bekler ancak beklentisi boşa çıkınca başkaca planlar yapmaya başlar. Hekimoğlu İbrahim'e Sefer Ağa'nın davetini yapan Karataş köyünden Hasan da boş durmayarak Yassıtaş Muhtarına Hekimoğlu'na iletilmek üzere bir mektup verir. Mektubu götürme konusunda kararsız kalan muhtar iki gün sonra Fatsa'ya iner. Takip edilmediğini de anlayınca Hekimoğlu'nun saklandığı köye giderek mektubu verir. Mektubu okuyunca bunun bir tuzak olduğuna kanaat getirirler
Mektupta “Önümüzdeki ayın ilk cuma günü akşamı seni son ayrıldığımız yerde bekleyeceğim. Sana çok ihtiyacım ve söyleyeceklerim var “Deniliyordu. Mektubun altında ise sadece bir “F “harfi bulunuyordu. Oysa Fadime bir yıl önce Seyyid ile evlenmişti onun yazması olası değildi. Belki Seyyid yazmış olabilir diye düşündü. Bu tuzağa düşmemek için kendini hazırladı. Arkadaşlarıyla görüşerek yalnız başına bir yere gitmesi gerektiğini söyledi. Yanına sadece tabancasını alıp verilen randevu yerine giderek kendisine siper olacak bir ağaca çıktı. Gelen kendisi için verilecek para ödülüne kavuşmak için heveslenen, mektup senaryosunu hazırlayan Hasan'dan başkası değildi. Sessizce aşağıya inerek Hasan'ı etkisiz hale getirdi. Suçunu itiraf etti ama hak ettiği cezasını kulağının birini kendi keserek köyüne döndü. Bu olay Hekimoğlu'nun ününe bir ün daha kattı.
Diğer tarafta Dadyan Arslan Hekimoğlu'nu kovalamaktan vazgeçmiş olduğunu yayıyor, hatta onun lehinde imiş gibi sözler söylüyordu. Zaptiyelerin de işi gevşetmeleri, Gürcülerin ortada görünmemeleri Hekimoğlu'nu rahatlatmıştı. Yanındakilere yeniden yol vermiş Gedik Halil ve yeğenleriyle kalmıştı. Özellikle evlendikten sonra kendisine daha olumlu yeni bir yol haritası çizmişti.
Hekimoğlu'nun Yeğenleri Mehmetlerin Öldürülmesi
Bu sırada bir gün yeğenleri bir iş için Tepelalan köyüne gideceklerini söyleyince hemen izin verdi. Ancak köyün muhtarı Kıralioğlu Hasan Ağa Dadyan Arslan'ın para karşılığı elde ettiği insanlardandı. Mehmetlerin köye geldiğini öğrenince Salihli köyüne giderek onları ihbar etti. Ertesi günü Dadyan Arslan Fatsa'ya inerek Zaptiye Karakolu komutanına durumu bildirdi. Birlikte plan yaparak gece yapacakları baskına hazırlandılar. Dadyan Arslan ve adamları ile zaptiyelerin yaptıkları baskınla teslim ol çağrısı bile yapılmadan Mehmetler delik deşik edilerek öldürüldü.
Hekimoğlu'nun iki yeğeninin öldürülmesi, cesetlerinin Fatsa'ya getirilmesi çevrede büyük yankı uya…