Türk musikisine, Türk Sanat Müziğine ilgi duyuyor dolayısıyla TRT Radyolarını dinliyorsanız Kadri Şarman adı size hiç yabancı gelmez.
Bundan beş yıl önce TRT'nin 1980 yılında çekimini yaptığı Sivas'la ilgili bir belgeseli izliyordum. O yılların memleketimi ve yetiştirdiği değerli bir sanatçımız, hemşerim Kadri Şarman'ı görünce çok duygulandım. Sivas'ta İstasyon Caddesinde at arabalarının, faytonların diğer taşıtlarla henüz mücadeleyi kaybetmediği yıllarda Kadri Şarman bir küçük kamyonet üzerinde yapılan çekimde güftesi ve bestesi Yesâri Asım Arsoy' a (1896 1992) ait muhayyer makamında güzel bir Sivas türküsü söylüyordu.
Bir yanda Sivas'ın o nostaljik diyebileceğimiz görüntüleri, bir yanda da dertli ozanlar diyarı Sivas'tan Urfa'ya giden bir gelinin ayrılık hasreti musikimize taşıyordu:
“Sivaslı kız gelin olmuş, Urfa'ya gider
Sivas'ın bağlarında bir kuş var, öter
Bizi nasıl terk eder
Tüter yavrum tüter
Yar elimden gider
Bizi nasıl ter eder, canım eder
…”
O gün karar vermiştim memleketim Yıldızeli'nin kırsal topraklarında doğan Kadri Şarman Ağabeyle görüşüp bir mülakat yapmayı. Ancak her şey nasip bu arzumuza iki yılı aşkın devam edegelen salgın hastalıklar da mani olunca 2022 yılının ilk günlerinde gerçekleştirebildik bu buluşmayı.
Telefon açıp görüşme arzumuzu nezaketle kabul eden Kadri Şarman Ağabeyimle TRT Ankara Radyosunda buluştuk. İki saati aşkın memleketimizi, doğduğu, doyduğu, öğrenim gördüğü, Yıldızeli'ni, Divriği'yi, Şarkışla'yı, hatıralarını ve Ankara'ya ulaşan yıllarını, hayatını, sanatçılığını ve bugün de yorulmadan devam eden musikimize olan katkılarını konuştuk.
***
Türk sanat müziğinin duayenlerinden Kadri Şarman 1943 Yıldızeli doğumlu. Aile Sivas'ın Çavuşbaşı Mahallesindeki Kahvecioğulları sülalesinden. Dedesi çiftçilik yapan Ömer Efendi, babası yıllarca Milli Eğitimde ülkemize öğrenci yetiştiren, başarılı bir eğitimci, bürokrat Ali Faik Şarman (1900- 2002), annesi Radiye Hanımdır.(1908-2008)
Babası Cumhuriyetin ilk yıllarında Sivas İlköğretmen Okulundan 1924'de mezun olmuş. İlk görev yeri Yıldızeli Cumhuriyet İlkokulu'dur. Orada görevi sırasında tanınmış ailelerden Necip Yaraş'ın Rüştiye mezunu, güzel Çerkez kızı Radiye 'ye âşık olmuş.
Aslında okul yıllarında sınıfından gönül verdiği kız arkadaşı ile beraber Yıldızeli'ne atanmışlardır. Ancak çiçeği burnunda Ali Faik Şarman bu sevgisini Radiye'yi görünce bir müddet sonra unutmuş, bu vefasızlığa kayıtsız kalamayan arkadaşı da Yıldızeli'nden tayin isteyerek ayrılmıştır.
Bu evlilikten1925- 1953 yılları arasında ”Tren yollarına yakın evlerde çok çocuk doğar misali “ on çocuk doğmuştur. Sanatçımız Kadrinur Şarman ailenin yedinci çocuğudur.
Ali Faik Şarman Yıldızeli'nde 8-10 yıl görev yaptıktan sonra Başöğretmen unvanıyla 1945-1946 öğretim yılında Divriği'ye tayin oldu. İki yıl sonra Yıldızeli'ne Maarif memuru kadrosu alarak geri geldi. Pamukpınar Köy Enstitüsü'nün kurucu müdürlüğünü yaptı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç okulu ziyaret için Yıldızeli'ne geldiklerinde dedesi Ağılkaya (Yaraş Çiftliğinde) ağırlar. İsmet Paşa ve maiyetinin yemekleri beğenmesiyle annesi Radiye güzel sözlere mazhar olur. Biz burada sözü Kadri Şarman'a bırakalım:
“Babam bir süre daha Yıldızeli'nde çalıştı.1950 yılında Şarkışla'ya Maarif memuru olarak atandı. Ben de Şarkışla Cumhuriyet İlkokulunda 1949'da istasyon yolu üzeri okula başladım.
Güzel sesimi, musiki aşkımı Kafkas kökenli dedem Necip Yaraş'tan almışım. Anneannem Rabia Hanım da musikiye düşkünmüş. Annem ise evlenmeden önce çok güzel ud çalarmış.
Bizim zamanımızda ilkokul son sınıfta iken radyolarda iki uzun dalga vardı. Ankara radyosundan Cevdet Bolvadin, Ziya Taşkent, Necdet Tokatlıoğlu, Mustafa Sağyaşar, Nesrin Sipahi, Behiye Aksoy, Kutlu Payaslı, Alaattin Yavaşça, Mustafa Seyran'ı dinlerdim. Dolayısıyla benim ilk hocalarım onlardır diyebilirim. Teneffüslerde onlardan ezberlediğim şarkıları mırıldanır, arkadaşlar haydi Kadrinur bize bir şarkı söyle, efkârlandık deyince onları kıramaz, ortama göre şarkılar söylerdim:
Hüzünlü isek;
“Kederden mi bilmem,”
Küçük yaşımıza rağmen duygularımız depreşmişse; “Solsan da sararsan yine Gülpembe dehensin”
Neşeli isek; “Yar saçları lüle lüle” ve “Erkilet güzeli bağlar bozuyor” la teneffüsleri tamamlar, sınıfa dönerdik.
Şarkışla'da 1957-58 öğretim yılında Şarkışla Ortaokulu son sınıfında okurken Okul Müdürü Şevket Demirkol bir gün beni odasına çağırdı. Tabi ben 'acaba bir yaramazlık mı yaptım' endişesiyle bir hayli korkarak girdim makamına.
“Evladım babanın tayini Ankara'da M. E. B. Tayin Terfi Şubesine çıktı. Sen de babanla git, kulağına küpe olsun, sana orada musiki dersleri aldırsın, seni radyoevine alırlar, sesini oradan duymak isterim. İlerde eminim sen büyük bir sanatçı olacaksın. ”dedi. Bu sözler benim için büyük moral ve motive oldu.
Ankara'ya taşınınca liseye zamanın başarılı okullarından biri olan Atatürk Lisesi'nde başladım. Okula bir program vesilesiyle davet ettikleri İhsan Sabri Çağlayangil'in huzurunda Ali Erköse'nin “muhayyer kürdi makamında “Viran olan kalbimde sevgilimi özlerim “ şarkısını okudum.
Ağabeyim İlhan Şarman ve sevenlerimin önerisiyle Ankara'da Amatör Ses Yarışmasına katıldım. Bestesi Kemal Gürses'e güftesi Ali Haydar Abdullahoğlu'na ait “ Zulmetle Ayrılık Bestesi Yapan (geceler) “ adlı eserle katılarak 1961 yılında Ankara Ses Kralı oldum.
Tanınmış Bestekârlardan Arif Sami Toker 'in teşvikiyle 1963 yılında TRT'nin açtığı stajyer ses sanatçısı sınavına girdim ama kazanamadım. Ancak yılmadım, boş durmadım tavsiye üzerine Nevzat Sümer'in korosuna katılarak müzik çalışmalarımı sürdürdüm.
Zeki Müren de bir gün oraya geldi. Bir şarkısı ile bizleri büyüledikten sonra koroda hepimizi derinden etkileyip, motive eden musiki üzerine güzel bir konuşma yaptı.