TOKAT MUTASARRIFLIĞI
Malta'daki sürgünden İstanbul'a dönen Mustafa Reşat Bey Kurmay Albay Kara Vasıf (Karakol 1880-1931)vasıtasıyla İnebolu'ya oradan da arkadaşı Arif Çakır'ın kamyon- otobüsüyle Ankara'ya geldi. Büyük Millet Meclisi'nde Mustafa Kemal'e hürmet ve şükranlarını arz ettiler. Bir hafta sonra Tokat Mutasarrıflığına tayin edildi. Kasım ayının sonlarında görevine başladı. Biz, Tokat'ı kendi hatıralarından aktaralım: “Tokat ili ve havalisi çok karışıktı. Bir taraftan Hükümet Merkezine ve cepheye levazım ve saire nakliyatı yolu Anadolu Yarımadasının kuzeyinde doğudan batıya doğru Tokat ve havalisinden geçiyordu. Diğer taraftan memlekette hemen her tarafta olduğu gibi eşkıyalık henüz burada da bastırılamamıştı. Aynı zamanda bu ilde Pontus Rum eşkıyası Erbaa ile Tokat arasında bulunan sahadaki Büyükçukur, Dazlıdere ve Ovacık gibi sık ormanlık yerlerde toplanıp kâh suruçlar yaparak bazı köylerden kendilerine yiyecek, içecek ve hatta cephane bulabiliyorlardı.
Müslümanlara kadın ve çocuk demeksizin tecavüz ederek ellerine geçenleri katletmeleri ve bazı köyleri yakmaları ve kâh bazı köylerin de bu kötü yardım işini yapmaları ile dayanması artan eşkıyanın şımarması yüzünden Tokat merkez, Erbaa ve Niksar ilçelerinde huzur kalmamıştı.
Ne çare ki hâli ıslah etmek, faydalı takip ve tenkil yapmak, huzuru ve sükûnu tesis etmek lazımdı. Erbaa'da kahraman da diyebileceğimiz, idare bilgisiyle beraber askerlikte süvari ihtiyat teğmenliği etmiş, başarılı olmuş ve takdir görmüş bir ilçebayım (kaymakam) vardı: Hasan Reşit Tankut. Bu gayretli genç, çalışır, uğraşır ve bir taraftan da askerden şikâyet ederdi.
Niksar ve Erbaa 'da onunla mükerreren dolaştım. Jandarma Komutanından pek yardım göremedim, değiştirdim. Yeni gelende daha fazlaca hareket gördüm. Fakat bu da tam kifayetli değildi. Bu olağanüstü durum için bütün gayret ve himmet bana, Erbaa İlçebayına ve Kuvaa-i Milliye efradına kalıyordu.
Teşekküre şayandır ki 1922 Nisanında eşkıya için takibatın tecili kanunu neşredildi. Bu kanun hükmünde Müslüman eşkıyanın kalburüstüne gelenleri istiyman (aman dilettirildi) edildi. Küçükleri de tepelendi. Artova İlçebay Vekili Bay Hüsamettin himmet ve delaletiyle Aynacılar yahut Aynacının uşakları denilen Koçkirili ve Kürt tayfasından üç kardeş ile dört nefer aman dilettirilip Tokat merkezinde hükümet konağında silahlarıyla teslim alındılar.
Kendileri teslim alındıktan sonra nihai zafere kadar uslu oturarak diğer bazı eşkıyanın tepelenmesi için Hükümete yardım da etmişlerdir. Erbaalı Molla Osman ve Beldağlı İzzet adındaki iki şöhretli şaki daha aynı kanun mucibince ve Erbaa İlçebayı Hasan Reşit delaletiyle istiyman ettirilip memleket de tecavüzlerden kurtarılmıştı.
Bu meyanda Cincifeli Nuriler, Kazovalı Aliler gibi bir takım eşkıya da tenkil olunup halka biraz nefes aldırılmıştır. Pontus Rum eşkıyası da hayli sıkıştırılarak sarp yerlerdeki kendi yardımcıları olan ve elleri ikinci derecede silah tutan veya hiç silah tutmayan kimseleri sevk ediyorlardı.
Hükümet tarafından da vakit vakit belli başlı şahsiyetleri de tepelenmeğe başlanmıştı. Nihayet yine Hasan Reşit Tankut'un meşkûr gayretleriyle Palayorgi ve Koca Anastas gibi büyük adlıları da tepelenmiş ve naaşları teşhir edilmiş ve zaferi nihai sıralarında bunlardan pek az kimse kalmış olup bunlar için sığınacak köyler dahi yerlerinden kaldırılmış olduğundan kalanlar da pek uzaklara dağılmışlardır veya açlıktan ölmüşlerdir.
Bu ciddi dâhili savaş esnasında bir taraftan da Hükümet merkezimizde, Vekâletin başında bulunan zata meram anlatamamak. Livadan askeri çektirememek ve kendisinin Samsun iline kadar gelmiş olmasından faydalanarak Tokat' a da gelmesi rica olunmuş iken “İçerilerde bir şey yoktur, asayiş aleyhinde mübalağa ediliyor” tarzında sözlerde bulunarak kendisinden hakikat saklanmak yüzünden çekilen sıkıntı gerçekten arttı.”
Rum-Pontus meselesi ve bu bölgede cereyan eden olaylar hakkında Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'in nutkunda da önemli bölümler vardır:
“1840 yılından beri, yani üççeyrek yüzyıldan beri Rize'den İstanbul Boğazı'na kadar Anadolu'nun Karadeniz bölgesinde eski Yunanlının canlandırılması için çalışan bir Rum topluluğu vardı.
Bu örgüt üyeleri zaman zaman, ayrı ayrı eşkıya çeteler şeklinde çalışıyorlardı. Dünya savaşı sırasında ülke dışından gönderilip dağıtılan silah, cephane, bomba ve makinalı tüfeklerle Samsun, Çarşamba, Bafra ve Erbaa Rum köyleri adeta bir silah deposu halini almıştı.”
Mustafa Reşat Bey'in hatıralarında övgüyle bahsettiği Hasan Reşit Tankut (1891-1980), Ocak1919 'da Niksar Kaymakamlığı'na, Nisan 1921' de yeni kurulan Artova Kaymakamlığı'na, Aralık 1921'de Erbaa Kaymakamlığı'na atanmış, bir süre Tokat Mutasarrıf Vekilliğinde bulunmuştur. Üç yıla yakın süren bu görevleri sırasında Rumlarla ve mahalli çetelerle büyük bir mücadele vermiştir.
Mutasarrıf Mustafa Reşat Bey görev yaptığı altı ay içerisinde mesaisinin çoğunu Pontus ve Rum eşkıyalarıyla mücadelede geçirmiştir. Ayrıca o dönemde meydana gelen iç isyanlarla, mahalli çeteler de hükümeti bir hayli uğraştırmıştır. Görevi sırasında zaman zaman askeri kuvvetlerin idaresi konusunda üst düzey yetkililerle ve Tokat'ın bazı ileri gelenleri ile anlaşmazlığa düşmüştür.
Maalesef bu şahıslar kendi aralarında anlaşamadığı –kimisinin eşkıyaların etkisinde kaldığı- gibi mutasarrıfla da istedikleri olmayınca problemler yaşamışlardır. Merkezi hükümete bu hususta bazı şikâyetler yapılmış, ancak yapılan araştırmalarda herhangi bir suiistimale rastlanmamıştır. Mustafa Reşat Bey hatıralarında bu konuyu aydınlatan önemli bir telgraftan bahseder.
“Bir gün Başkumandandan kendi şifresiyle bir telgraf aldım. İstiklal Mahkemesi hakkında dedikodulardan bahsedilerek benden, mahkemenin vaziyetinin açıklanması isteniyordu. Anlaşılıyordu ki merkezin benim hakkımda ve İstiklal Mahkemesi üzerindeki itimadı tamdı.
Cevaben,(şiddetli, kuvvetli ve sürekli bir Rum şekâveti mevcut olan bu saha da Müslüman eşkıyanın kanun icapları dâhilinde aman dilettirilmeleri, gayrı meşru menfaatleri haleldar olan bazı müfsitlerin şikâyetine ve tezviratına sebep olmaktadır. Mahkemeden de benden şikâyetin sebebi budur) demiştim ve (tuttuğunuz yolda devam ediniz) cevabını da almıştım.”
Ancak Mustafa Reşat Bey bu keşmekeş ve vekilin ilgisizliği karşısında istifa etmeyi yeğler.1922 Mayıs ayında vazifesinden ayrılır. İstanbul'a giderek ticari bir işletmede-şirkette- görev alır. Erbaa da topladığı küçük bir parti tütünün komisyonculuğunu yapar. Ayrıca Samsun'daki bir tütün şirketinin hesabına Erbaa'da tütün mubayaasından da iyi para kazanır.
Dâhiliye Vekâleti onun serbest hayatta kalmasına mani olacak bir surette yine de ona göre daha serbest bir memurluk hayatı olan Mülkiye Müfettişliğine 1923 Şubatında tayin eder ve hemen Diyarbakır'a gitmesini ister.
Mustafa Reşat Bey 1923 Martının yirmi birinde ailesini Tokat'ta bırakarak yalnız başına atla önce Sivas'a gelir. (Tokat'taki ailesini 1924 yılında Trabzon Mıntıkası Müfettişliğine atandığında ancak götürebilmiştir) Burada bir gece konakladıktan sonra görev yeri için yolculuğuna devam eder. Tokat'tan ayrılırken mebus seçimlerinin yenileceğine dair yapılan çalışmalar içinde bazı dostlarının teklifiyle kendi adaylığı ile ilgili olarak Tokat Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkezinin onayının alınmasını ve şahsına bildirilmesini tembih ve rica eder.
Diyarbakır'da iken Tokat mebusluk adaylığının uygun görüldüğü ile ilgili olarak Müdafaa-i Hukuk Merkezi ve Tokat'taki arkadaşlarından telgraf alır. Ancak Mustafa Reşat Bey hatıralarında bu konuda Merkezden Tokat'a müfettiş olarak gönderilen Bekir Sami Bey'in (Kunduh,1865-1933) mahallinde tetkikleri neticesinde tercihen yerli hocalardan bir zatın kabulünün uygun görüldüğünden bahseder.
Bu konuda Vekâletin kendisini bilgilendirdiğini, mutasarrıflığı sırasında Bekir Sami Bey'le esirlikten kurtulma hadisesi üzerine bir tartışma yaşadıklarını bu yüzden kendisinin aday olamadığını vurgular.
Bir hocanın (Mustafa Reşat Bey'in isim vermediği hoca Osmanlı Meclis-i Mebusan'da 2.ve 3. Dönem Tokat Mebusluğu ve TBMM'de 2. Dönem Tokat Milletvekili olan Kamil Baştopçu 'Topçuzade Hacı Kamil Efendi -1868-1933-olsa gerektir) kabul edildiğini ileri sürerek, siyaset hayatının oynaklığı ile ilk tecrübeyi yaşadığını belirtir.
Yazımızı sonuca bağlamak istersek; Balkanlardan göç, 1.Dünya Savaşı, Anadolu'nun işgali ve İstiklal Savaşı dönemlerinde Tokat'ta-pek çoğu kısa süreli - görev yapan mutasarrıflar sadece şehrin idaresi ile uğraşmamışlar, iç isyanlar, Rum-Pontus ve mahalli eşkıyalarla devletin bütünlüğü ve halkın huzuru için büyük bir mücadele vermişlerdir. Bundan dolayıdır ki, İstiklal Savaşının ne kadar ağır şartlarda kazanıldığının ve Cumhuriyete giden yolun hangi zor evrelerden geçtiğini bugün daha iyi anlamamız ve değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum.
NOT: Bu yazı akademik bir hüviyet taşımamaktadır. Bu yüzden sadece yararlanılan kaynaklara yer verilmiştir.
Kaynaklar:
T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA)
Cumhuriyet Döneminde Tokat Valileri (1923-2018) : Hasan Akar, Berikan Yayınevi 2018 Ankara
Gördüklerim ve Geçirdiklerimden, İkinci Kitap, Memurluk Hayatımın Hatıraları: Mustafa Reşat Mimaroğlu, T.C. Ziraat Bankası Matbaası 1936 Ankara
Gördüklerim ve Geçirdiklerimden Mustafa Reşat Mimaroğlu, Hazırlayanlar. Ali Birinci, Yücel Yiğit Alelmas Yayınları, İstanbul 1921
Milli Mücadele Yıllarında Niksar: Hasan Akar, Müjdat Özbay, Niksar Belediyesi 2011 (ikinci baskı)
Ulusal Savaşta Tokat: Halis Asarkaya, Tokat Basımevi 1936
Dönemin Tanıklarından Milli Mücadele Hatıraları: Mustafa Toker, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü 2017 Ankara
Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler: Mücellitoğlu Ali Çetinkaya, Ankara 1954
Nutuk: Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2017
Pontus Meselesi: Yılmaz Kurt, TBMM Yayınları Ankara 1995
TBMM Arşivi
DANIŞTAY Resmi Sitesi